Hayatı boyunca sürekli skandal sözleriyle gündeme gelen Türkan Saylan kimdir?

Kullandığı ayrımcı ifadeler ve ideolojik açıklamalarıyla hafızalara kazınan Türkan Saylan, koronavirüs salgınının yaşandığı bugünlerde tekrar gündem oldu. Türkan Saylan'ın hayatını ve unutulmayan sözlerini sizler için haberimizde derledik...

Hafızalarda hep skandal açıklamalarıyla yer etti Türkan Saylan...

Kimi zaman, Türk toplumuna karşı eleştiri sayılamayacak türden ifadeler kullanarak sert cümlelerle yüklendi, kimi zamansa politik söylemleriyle millet iradesinin karşısında yer alan açıklamalarda bulundu.

Koronavirüs salgınının tüm dünyayı sardığı ve Türkiye'de etkisini göstermeye devam ettiği bugünlerde sosyal medyada bir kez daha gündem haline getirilen Türkan Saylan'ın hayatını ve skandal niteliğindeki söylemlerini haberimizde derledik.

Peki Türkan Saylan kimdir?

13 Aralık 1935 günü İstanbul'da doğdu. Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerinden Fasih Galip Bey ile (evlendikten sonra Leyla adını alan) İsviçreli Lili Mina Raiman çiftinin beş çocuğunun en büyüğüdür.

1944-1946 yıllarında Kandilli İlkokulu ve 1946–1953 yıllarında Kandilli Kız Lisesi'nde okudu. 1963'te İstanbul Tıp Fakültesini bitirdi.[1] 1964-1968 yılları arasında SSK Nişantaşı Hastanesi'nden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını aldı.

1968 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı'nda Başasistanlığa başladı. 1971'de İngiliz Kültür Heyeti'nin bursuyla İngiltere'de ileri eğitim gördü, 1974'de Fransa'da ve 1976'da İngiltere'de kısa süreli çalışmalar yaptı, 1972'de doçent, 1977'de profesör oldu.

1982–1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı'nı, 1981–2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü'nü yürüttü.

1990'da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi"nin kuruluşunda görev aldı ve 1996'ya kadar müdür yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yaptı. Dermatoloji Kliniği öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalıştı ve 13 Aralık 2002'de emekli oldu.

1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı'nı kurdu. 1986'da kendisine Hindistan'da “Uluslararası Gandhi Ödülü" verildi. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü'nün lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır.

Uluslararası Lepra Birliği'nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi'nin ve Uluslararası Lepra Derneği'nin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer aldı. 1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği'ni yaptı.

1957'de evlendi ve bu evlilikten iki oğlu oldu. Biri grafiker diğeri hekim iki oğlundan iki torunu vardır. Son 17 yıldır meme kanseri hastası olan Saylan, 18 Mayıs 2009 tarihinde saat 04.45'te vefat etti.

Kısaca hayatı bu şekilde geçti Türkan Saylan'ın. Fakat o hafızalarda, akademik kariyerinden çok toplumu ayrıştıran ifadeleriyle yer aldı. Bir diğer söylemle ömrü boyunca politik ideolojik saplantılarını mesleğinin önüne geçirdi...

İşte Türkan Saylan'ın akıllarda yer eden skandal ifadeleri:

'NAMAZ DEĞİL BALE...'

''Biz çocuklarımızın, kızlarımızın, erkeklerimizin sıralar üzerinde namaz kılmasını değil, bale yapmasını istiyoruz.''

'BİZ TÜRKLER YAKMIŞIZ YIKMIŞIZ...'

''Biz Türkler hep akınlar etmişiz. Yakmışız yıkmışız. Şimdi başkalarının yaptıklarını yakıp yıkmışız. Ama şimdi kendi yaptıklarımızı da yıkıyor. Nedir bu alışşkanlık?''

'HÜKUMET BİZİM ONAYLAMADIĞIMIZI YAPAMAZ'

''Bizim onaylamadığımız hiçbir şeyi, istediği kadar çoğunluğu olsun devlet veya hükumet onaylayamaz. Yapar, eder her şey geri döner.''

'TÜRBAN BİR DİSİPLİN SORUNUDUR...'

"Keşke türban konusunu dayatmadan önce 'Bu işi nasıl çözeriz ey vatandaş' deselerdi. Oturup üniversitelerde tartışsalardı. Bu sorun insan hakları sorunu değil, bir disiplin sorunudur. Dışarıda kimse kimseye karışmıyor. Herkes üniversitelerdeki kurallara uymak zorundadır"

'TÜRBAN KONUSU LAİKLİĞİ ETKİLİYOR...'

''Türban konusundaki bu iddialaşma devletin temelindeki laiklik ilkesini etkiliyor"

'TANRININ YAPTIĞI YASALARA DEĞİL İNSANLARIN YAPTIĞI DEĞİŞKEN YASALARA TABİYİZ'

''Bizim gibi toplumların gelişmesi kolay değil. Padişahın ayağını öpen, eteğini öpen insanların oluşturduğu bir topluluktan bugün Cumhuriyeti göğüslemişiz. Eşitlikten yanayız. Tanrı'nın yaptığı yasalara değil, insanların yaptığı değişken yasalara tabiyiz. Bütün bunları içselleştirmiş savcılara, avukatlara gerek duyuyoruz''

'TÜRBANLI ÖĞRENCİ ÜNİVETSİTEDE OKUYAMAZ! HOŞGÖRÜYLE BAKMIYORUM'

''Türbanlı öğrenci üniversitede okuyamaz. Son derece demokrat bir insanım ama yasalara uyulması gerektiğine inanıyorum, o anlamda jakobenim. Hoşgörüyle bakamıyorum, türban bir simge ve cumhuriyet değerlerini korumak zorundayız. İslami bir topluma dönüşmek istemiyorsak, laiklikten ödün vermemeliyiz.''