Nagehan Alçı'nın Atatürk hakkındaki sözleri olay oldu

Geçtiğimiz haftalarda Habertürk TV’de yayın esnasında Türkiye Cumhuriyeti’ni “Katil devlet” olarak suçlayan Habertürk yazarı Nagehan Alçı bu kez Türkiye'yi kimyasal gazlı katliamla suçladığı iddiasıyla gündeme geldi.

Geçtiğimiz haftalarda Habertürk TV’de yayın esnasında Türkiye Cumhuriyeti’ni “Katil devlet” olarak suçlayan Habertürk yazarı Nagehan Alçı bu kez Türkiye'yi kimyasal gazlı katliamla suçladığı iddiasıyla gündeme geldi.

Türkgün gazetesi, geçen gece Habertürk TV’de Hülya Hökenek’in sunduğu programa katılan Alçı’nın Atatürk’ün Dersim Olayları’nda zehirli gaz kullandığını söylediğini öne sürdü.

Türkgün gazetesi “İftira ve kinin Alçı’sı” başlıklı haberle Nagehan Alçı’ya tepki gösterdi.

“KATİL DEVLET” DEMİŞTİ

Nagehan Alçı, eylül ayında 1990’lı yıllardan örnekler vererek Türkiye’yi ‘Katil devlet’ olarak suçlamış ve büyük tepki toplamıştı.


Türkgün Gazetesinin iddiasına göre; Nagehan Alçı, şu açıklamalarda bulundu:

“O belgede 1937 yılında Atatürk’ün imzası ile Meclis Hitler yönetiminden 20 ton gaz alındığı yönünde bir belge. Bu belge daha önce Dersim gazetesinde yer almış. 37-38 Dersim olayları çok acı olaylardır. Atatürk, çok önemli bir lider ama 37-38 yıllarında Dersim’de katliam yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası bulunan belge, dönemin Almanyası ile çeşitli askeri muhimmat alışverişi üzerine kurulu.”

BÖYLE BİR TİCARET OLMADI

Türkgün’ün konuştuğu tarihçiler o dönem uçak almak içinde yazışmaların yapıldığını söylüyorlar. Yazışmaların 1937 yılına kadar devam ettiğini ancak olumlu bir cevap alınamadığı vurgulanıyor. Söylenildiği gibi iddialar gerçek olsa dahi, Türkiye’de böyle bir gaz bombası atacak uçağın envanterde bulunmadığının altını çizen tarihçiler, bu tip açıklamaların Dersim Olayları’nı öne sürerek konuyu Ermeni meselesine getirmek amaçlı yapıldığının altını çiziyorlar.

İSPATLAYAMAZSA MAHKUM OLUR

Tarihçiler Nagehan Alçı’nın ‘Atatürk Dersim’de zehirli gazla katliam yapmıştır’ iddialarına şu şekilde yanıt verdiler:

“Nagehan Alçı mahkemeye verilirse kesinlikle mahkum olur. Ne dünyada ne bizim belgelerimizde böyle bir olay yok. Almanya ve İngiltere ile yazışmalar var. Ancak Almanya kendi iç karışıklıklarıyla uğraşıyordu. Olumsuz cevap verdi yazışmaya. İngiltere ise 2 yıl sonra cevap verdi ve kabul etmediler. O dönem bu tip alışverişler suç değildi. Askeri faaliyetti. Ancak diğer ülkeler kabul etmediler. Askeri teşkilatımızda gaz maskesi kullanan 1 bölükte 2 kişi vardı. Böyle bir gaz kullanılsa, askerlerimiz de ölürdü. Ya da o gaza mazur kalanların yıllar sonra yan etkileri ortaya çıkardı.”

O DÖNEMDE ÖYLE BIR SİLAH YOK

Türkgün gazetesi yazarı Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Güler şunları söyledi: “Bu iddialar yeni değildir. Daha önceki yıllarda da zaman zaman Atatürk’ü suçlamak ve Türk milletini tarih önünde ‘mahkûm’ etmek için ortaya atılmış iddialardan biridir. Zehirli gazı, bazı öldürücü ve yakıcı kimyasalları Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler Türk esirlere yönelik olarak kullanmıştır. Türk ordusunun elinde ve envanterinde, hele hele Atatürk’ün yaşadığı dönemde böyle bir kimyasal veya biyolojik silah yoktur. Mesele Ermeni meselesinin devamı mahiyetinde Türk milletini tarih önünde ve insanlık önünde suçlu göstermek ve mahkûm ettirmek çabalarıdır. Son günlerde bir Alman Televizyonundaki yayımlar da aynı kapsamda değerlendirilmelidir. Binlerse suçsuz Musevi’yi katleden Almanlar kendilerine ortak yaratmak peşindedirler.

İkinci olarak, Türk milletinin tarihi ve değerleri ile kavgasına her zaman şahit olduğumuz Nagehan Alçı isimli şahsın Tunceli ve çevresindeki 1937 isyanı üzerinden bir ‘insanlık suçu’ yaratmaya çalışması küresel bir politikanın günümüzdeki uzantısı mahiyetindedir. Bu şahsiyetin açıklamaları, son yarım yüzyılda özellikle Türkiye’de bir Alevi-Sunni çatışması çıkartmak için çeşitli operasyonlar yürüten Almanların değirmenine su taşımayı amaçlamaktadır. İngilizlerin ve özellikle Fransızların (Hatay meselesinden dolayı) kışkırtmasıyla devlete karşı isyan eden Seyit Rıza ve adamları devlet tarafından tepelenmiş ve layık oldukları cezayı almışlardır. Mağaralara uçaklardan zehirli gaz atıldığı ve insanların katledildiği iddialar, alçakça yapılan iddialardır ve konuyla ilgili zaman zaman sosyal medyada paylaşılan resimler de o isyan bölgesi ve o olaylarla ilgili değildir. Tarihin başka bir zamanında başka yerlerde çekilen resimlerdir. Kaldı ki, Türk ordusunun o dönemde böyle kapasitesi de mevcut değildir. Son olarak şunu ifade edelim ki, Türk tarihinin hiçbir döneminde ‘insanlık suçu’ denilebilecek bir olay yoktur. Bu tip katliamlar ve insanlık suçu işleyenler Nagehan Alçı gibilerin adlarına hizmet yürüttükleri, taşeronluklarına soyundukları emperyalist Avrupa ve Atlantik ötesi ülkelerdir.”

NAGEHAN ALÇI’DAN YANIT GECİKMEDİ

Nagehan Alçı program nedeniyle gelen tepkilere bugünkü yazısıyla karşılık verdi.

“Yalancılığın, iftiranın ve kötülüğün bile bir sınırı olur. Vicdansızlığın dahi bir limiti vardır” diyen Alçı şunları yazdı:

“O yayında Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük bir lider ve evrensel boyutlarda bir devlet adamı olduğunu hatırlatıp, ARD’de yapılan Hitler kıyaslamasının çok büyük bir adaletsizlik olduğunu ben söyledim. Siyaset bilimi açısından Atatürk’e faşist demenin ne kadar yanlış olduğunu ben anlattım o yayında. ARD’nin yaptığını hamasetle değil, bilgi ile altını doldurarak kınadım.

O belgeseli yayına gitmeden Almanca olarak ve çok dikkatli izledim. Yayındaki katılımcıların hiçbiri izlememişti. Onlar da merak ettiler. Hem onlar hem de izleyiciler için özetledim. Yani bahse konu olan belgeselin içeriğini anlattım. Sonrasında da bilgi yanlışlarını hem ben hem Berhan Şimşek düzelttik.

Belgeseli özetlememi son derece planlı bir şekilde kesip biçerek sanki benim Atatürk’e suçlamalarımmış gibi sunmak tam manasıyla onursuzluktur.”

FETÖ TARZI PSİKOLOJİK HARP NUMARALARI BUNLAR

Nagehan Alçı “FETÖ tarzı psikolojik harp numaraları bunlar. Amaçları hem Habertürk’ü hem de şahsen beni boğmak...” diyerek şöyle devam etti:

“Bizim yayında koyu Atatürkçü kimlikleriyle bilinen iki değerli katılımcı vardı. CHP eski milletvekili ve oyuncu Berhan Şimşek ve 20 sene hakimlik yapmış Kemalist hukukçu Ruşen Gültekin. Ben bu yalancı yayınlarda iftira atıldığı gibi sözler söylesem ilk başta onlar çok tepki gösterirlerdi. Ayıptır ve yazıktır.

O yayında biz katılımcıların tümü, hem ARD’nin kasıtlı ve kötü niyetli yayınını kınamak, hem de 1937-38 Dersim olaylarının çok acı boyutlarını hatırlamak noktasında hemfikir olduk. Çünkü bu bir vicdan meselesi. Zaten biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu acı hadiseden ötürü resmen özür dilemiş bir devlet. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erdemidir bu.

Hatta ben yayında Tunceli Üniversitesi’nin isminin Dersim Pir Sultan Abdal Üniversitesi olarak değiştirilmesini önerince CHP’li Berhan Şimşek de tamamen katıldığını üstüne basa basa vurguladı. Bu öneriyi her vicdanlı Kemalist de onaylayacaktır…

1937-38 Dersim olayları çok üzücüdür. Bunu o dönem bölgede emniyet müdürlüğü yapmış İhsan Sabri Çağlayangil CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği röportajda da açık seçik anlatmıştı.

Ancak bu hadise üzerinden Atatürk’ü Hitler ile kıyaslama hadsizliğine düşmek kabul edilemez!”