Süleyman Özışık yazdı! Pandemi neden sadece CHP Genel Merkezi'ni vurdu?
Türkiye gazetesi yazarı ve Nethaber Genel Müdürü Süleyman Özışık, Kemal Kılıçdaroğlu’nun korona önlemleri ile ilgili açıklamaları hakkında çarpıcı bir yazı kaleme aldı..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun korona önlemleri ile ilgili açıklamaları
epey bi konuşuldu. Kısaca “Bulaşmasını önleyeceksin,
bulaştıysa tedavi edeceksin” dedi CHP lideri.
Sadece, “Aşıya bile gerek yok” demediği
kaldı!
Bu sözler bana bizim Karslı ile Erzurumlu arasındaki tartışmayı
hatırlattı.
Malum, Karslılarla Erzurumlular arasında ezelden beri bir çekişme
vardır. Biri diğerinin şehrine gittiğinde aralarında mutlaka bir
hır gür çıkar.
Bizim Karslı günün birinde binmiş 36 plaka arabasına, Erzurum’a
gitmiş. Kalabalık caddede ilerlerken bir ara trafikte sıkışmış.
Epey süre bekledikten sonra trafik hafif açılır gibi olmuş.
Olmuş ama hemen önündeki araba bir türlü ilerlemiyor.
Karslı, ilerlemeyen Erzurum plakalı aracı uyarmak için aracın
kornasına hafiften basmış.
Dikiz aynasından arkasına bakan Erzurumlu 36 plakayı görünce
hiddetle arabasından inmiş. Karslının bulunduğu aracın başına
gelmiş. Ağzından çıkan ilk cümle şu:
“Ola oğlum hem 36, hem de dıt! Sen hayırdır?”
Şimdi elinizin altındayken Google’a girip Türkiye’de pandemi
nedeniyle kapalı olan tek resmî kurumun hangisi olduğunu
araştırın.
Ya da siz hiç zahmet etmeyin, ben söyleyeyim.
CHP Genel Merkezi!
Kılıçdaroğlu’nun yanında, yöresinde kim varsa pandemiye yakalanmış.
Hepsi yorgan döşek yatıyor. Kendi partisinde pandemi önlemi
alamayan adam ise çıkmış, Türkiye’ye koronayı nasıl yeneceğini
ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kendi partisi koronayı bulaştıran üs hâline gelmiş. O
çıkmış, “Bulaşmasını önleyeceksin, bulaştıysa tedavi
edeceksin” diyor. Yani hem 36, hem de dıt!
Sahi...
Pandemi denen illet niye sadece CHP Genel Merkezi’ni vurdu
dersiniz? Bunun cevabını hiç merak ettiniz mi?
Niye olacak.
Hükûmet kaç kere resmi törenleri bahane ederek toplaşmayın,
kaynaşmayın dedi. Bunlar inadına yok 30 Ağustos, yok Anıtkabir
ziyareti, yok Barolara destek, yok DHKP-C’li cenazesine omuz verme
diye diye toplaşıp kaynaştı.
Sonucu bu oldu.
Gıkları çıkmıyor ama İstanbul Barosu’nda koronalı olanların
sayısını bir açıklasalar, aklınız şaşar.
Sahillere akan onlar, Mabel Matiz’in konserine koşan onlar, köpük
partisi yapan onlar. Sonra koronaya niye önlem alınmıyor diyen de
onlar.
Neyse, biz Kılıçdaroğlu’na geri dönelim.
Hep derler ya, bir kişinin söylemlerine değil, eylemlerine bakın
diye...
Lütfen bu meseleye dar pencereden bakmak yerine geniş pencereden
bakın.
Yani bir anlığına, korona ile başa çıkamadığı için partisini
kapatmak zorunda kalan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin başında
olduğunu düşünün!
Ne olurdu sizce?
Ağzınız varmayacaksa onu da ben söyleyeyim.
Şu anda Türkiye tıpkı CHP Genel Merkezi gibi tası tarağı toplamış,
dükkânı kapatmıştı hafazanallah!
“E, peki kendi partisinde bile korona önlemi alamayan biri,
Doğu Akdeniz meselesiyle nasıl ilgilenecekti?” diye
sorabilirsiniz. Dükkân kapalı olduğuna göre orada olmazdık,
olamazdık. Yunanistan’ın hukuksuz tezlerinin peşinde koşacak kadar
ayağa düşmüş Macron denen bücürün
restine “eyvallah” çekerdik büyük ihtimal…
Yazıya Karslı hikâyesiyle başladım, yine Karslı hikâyesiyle
bitireyim...
Bizim Karslı muhtar almış yanına vatandaşları, köyün sorunlarını
anlatmak için kaymakama götürmüş.
Kaymakamın huzuruna çıkınca köylülerden biri tez canlı bir şekilde
konuya dalmak istemiş. Muhtar, “Yahu acele etme,
kaymakam sorunumuzu dinleyecek ve çözecek” demiş.
Köylü bu sözü duyup sinirle “Eşek değilse çözecek
tabii” demiş. Az ötede oturan kaymakam bu sözü
duyunca küplere binmiş. “Sen devletin kaymakamı hakkında nasıl
böyle konuşursun” diye köpürerek köylüyü makamından kovmuş.
Muhtar araya girmiş yalvarmış, yakarmış ve köylüyü tekrar odaya
alması için kaymakamı ikna etmiş.
Biraz sonra açılan kapının aralığında köylü görünmüş. İki elini
önünde birleştirmiş, mahcup şekilde bekliyor. Kaymakam, “Özür
dileyecek” herhâlde diyerek çağırmış yanına.
Yaklaşan köylü süklüm püklüm hâlde yaklaşmış. “Kaymakam Bey;
az önce it gibi hırladın ama vallahi billahi ben kötü bir şey
demedim” demiş!
Şimdi ben CHP hakkında bunları yazınca sosyal medyada bana
küfürlerle, hakaretlerle saldıranlar oluyor. Bu kesimlerin CHP’nin
geniş tabanını temsil etmediğini biliyorum.
CHP’nin aklı başında tabanını tenzih ederek bana küfürlerle,
hakaretlerle saldıran bu azgın kesime bizim Karslı köylü misali
diyorum ki:
“İt gibi hırlıyorsunuz ama ben kötü bir şey söylemiyorum
ki… Sadece sizin ne mal olduğunuzu anlatıyorum”
Yeterli sanırım!