Nevşin Mengü'den 17-25 Aralık itirafı: En çok o dönem zorlandım

Gazeteci Nevşin Mengü, Net Haber yazarı Hatice Kübra Özdemir'in Instagram canlı yayına katılarak sorularını cevapladı. Nevşin Mengü gazetecilik açısından 17-25 Aralık döneminin en zor dönemlerden birisi olduğunu söylerken başörtüsüyle ilgili yorumlarına da açıklık getirdi.

Sosyal medya paylaşımları ve sözledikleriyle sık sık gündeme gelen gazeteci Nevşin Mengü, daha önce bir Youtube kanalında söylediği "başörtüsü takınca kendimi kadın gibi hissetmedim, saçlar benim için çok önemliymiş" sözlerinin yanlış anlaşıldığını "başörtüsü düşmanı olmadığını" belirtti. 

Gazeteci Hatice Kübra'nın Instagram canlı yayın konuğu olan Nevşin Mengü hakkındaki polemiklere tek tek cevap verdi. 

Bir süredir Sözcü TV için çalışmaya başlayan Nevşin Mengü, ülkedeki kutuplaşmadan ve sürekli gerilimden artık çok yorulduğunu belirtirken gazetecilik hayatında en zorlandığı zamanlardan birisinin 17-25 Aralık dönemi olduğunu söyledi. "O dönem sürekli haber geliyordu ama manipülasyona da çok açıktı. Neyin haber neyin manipülasyon olduğunu ayırmak için gazeteci olarak çok dikkat etmeniz gereken bir dönemdi" dedi. 

İŞTE O SÖYLEŞİDEN SATIR BAŞLARI:

- CNN Türk'ten ayrıldığın günden bu güne medyada çok şey değişti. Bu değişimleri nasıl yorumluyorsun?

Kimse merkezde kalamıyor, kalmak isteyen de kalamıyor. Burada iktidarın tavrı önemli, mesela Fox Tv ana akım ama iktidar eleştirilere gelemediği için Fox TV'yi öteki tarafa itiyor. Medya da ya bu taraftasın ya öteki tarafta diye bölünmüş ama bu sağlıksız. İzleyici de buna alışmış, kendisi gibi düşünenleri izlemek istiyor. 

İSMAİL KILIÇARSLAN VE YASİN AKTAY'I OKUYORUM

-Peki senin iktidara yakın medyadan okuduğun, ne yazmış diye merak ettiğin isimler var mı?

Var tabi, hepsini okuyorum. Yeni Şafak yazarlarından İsmail Kılıçdarslan'ı okuyorum, Yasin Aktay'ı okuyorum. Mutlaka manşetlerine bakıyorum. Akit'i de okuyorum. İşimiz bu sonuçta. Sadece Cumhuriyet'i oku, T24'ü okuyla olmaz. Hemen hemen bütün köşe yazarlarının hepsini tarıyorum. Sabah'a bakıyorum Sabah ne yazmış diye. 



-Bu süreç dijital medyayı biraz daha ön plana çıkardı. Sence dijital daha hızlı büyür mü yoksa ana akım medya gücünü korumaya devam edecek mi?

Herkes dijital uçuyor diyor ama rakamlar bize öyle demiyor. Geçen bir araştırma okudum insanların yüzde 80'i siyasi enformasyonu hala televizyondan alıyor. Televizyon milyonlara ulaşıyor. Dijital güçlenecek ama bugün televizyonlar daha güçlü. Şunu görüyoruz ama bir Twitter kampanyası başladığı zaman bunun karar alıcı mekanizlara etkisi olduğunu görüyoruz. Böyle bir gücü de var. 

-  DW Türkçe'den Sözcü'ye neden geçtin?

Sözcü bir televizyon kanalı kurmak istiyor, alt yapı çalışmaları var. Merkez medya gibi bir şey kurulabilirse orada Türkiye'ye de çok faydası olur diye düşündüm. Yoksa DW'de keyfim yerindeydi aslında. 

- Sözcü çizgisiyle senin çizgin nasıl, uyuşuyor musunuz?

Ana akım medya kuruluşu olmak istiyorsan içinde farklı çizgide pek çok kişiyi çalıştırmanın çok mantıklı olduğunu düşünüyorum. Tabiki Sözcü'de ulusal çizgide duran çok tebrübeli isimler var. Ama liberal çizgide de gazeteciler var. Çeşitlilik  izleyici için de iyi bir şey. Ama çok da ters düşmüyorum sonuçta Sözcü çizgisiyle, öyle olsa "gel beraber kuralım televizyonu" diye beni çağırmazlardı. 

SAÇLARIM ISLAK DEĞİL JÖLELİYDİ

- Islak saçlarınla çıkıp S-400 yorumu yapman çok konuşuldu. Hala da konuluşuyor. Bunları kafaya takıyor musun?

Islak değildi saçlarım, jöleliydi ama farketmez sonuçta. Hayır hiç takmıyorum kafaya. Ama bunu misyon edinmiş insanlar var, şu bir şey yazsın da saldıralım diye bakıyorlar.

NİYE BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANI OLAYIM?

-Armağan Çağlayan'a konuk olduğunda İran'da yaşadıklarını anlatırken başörtüsüyle ilgili yorumun çok tartışıldı, başörtüsü düşmanlığı yaptığın yönünde eleştiriler oldu. Nevşin Mengü başörtüsü düşmanı mı?

Hayır canım, niye başörtü düşmanı olayım. Zaten orda da dedim muhakkak inanarak takan birisi başka şeyler hissediyordur. Ben sonuçta oraya bir gazeteci olarak gittim ve oranın yasaları böyle olduğu için takmak zorunda kaldım. O zorlanma duygusu insana kötü hissettiriyor. Devlet üstündeki gömleğe , pantolonuna da karışıyor. Orada devlet sana Allah için örtün demiyor, devlet için örtün diyor. Orda başka bir şey var. 

İKTİDARA HAKKINI VERDİĞİM DE OLUYOR

- Senin sırf muhalif olmak için muhalefet yaptığını düşünenler var. Bazen muhalif olmak adına "burada da biraz abarttım" dediğin ya da "bu iktidarın da iyi bir tarafı var, bunun da hakkını verelim" deyip hakkını verdiğin olmuyor mu?

Oluyor tabi. Ben hatta çoğu şeyi yazmıyorum bile "bunu da yazmayım şimdi linç edecekler" diye yazmıyorum. Şimdi şunu görük değil mi Sağlık sistemi iyiymiş, çökmüyormuş. Bunu söyledim, hakkını verdim. Ya da deprem bölgesinde Bakanların orada kalması, çalışması halk tarafından çok takdir gördü. Bunu da yazdım. Yoksa ben niye muhalif olmak için muhalefet yapayım. Bundan ne kazancım olacak. 

17-25 ARALIK SÜRECİ ÇOK ZORDU

-Gazetecilik hayatımın en kötü günüydü, olayıydı dediğin bir olay var mı?

Bazı dil sürçmelerim var. Onun dışında 17-25 Aralık süreci gazetecilik açısından çok zordu. Hem haberi vermeye çalışıp hem bir manipülasyona alet olmama durumu vardı. Her taraftan haber yağıyordu ve gelen haberlerin en kadarı manipülasyon için ne kadarı gerçek bunu ayırt etmeye çalışmak zordu. Ama kazasız atlattık. 

BUNALDIĞIM BİR DÖNEMDEYİM

-Kendini hayatının nasıl bir döneminde görüyorsun?

Vallahi bunaldım ya. Biraz bunalma döneminde görüyorum. Bu kavgadan yoruldum. Bu kadar dövüşmeye gerek yok, bir masanın etrafında oturup konuşamıyoruz. Niye sürekli birbirimizin gırtlağına sarılmak zorunda kalıyoruz. Böyle hayat geçmez. İktidar için de yorucu ve tatsız olsa gerek. 

- Solun ve PKK taraftarlarının ölüm oruçlarını kutsamasını nasıl değerlendiriyorsun?

Çok yanlış bir eylem biçimi, çünkü hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir. Bunu söyleyince de evet çok kızınlar da oluyor soldan. Ama ne olursa olsun. Benim yüreğim de kaldırmadı. Grup Yoruma yapılan evet haksızlık, biri çıksa türkü söylese ne olacak, devlet mi yıkılacak? Ama ölüm orucuna yatanlarında sanki ölüm orucu çok büyük kahramanlıkmış gibi bunun destansılaştırılması da yanlış. Keşke o insanlar ölmeseydi.