GÜNDEM

Şehir Üniversitesi Aziz Sancar olayının perde arkası

Habertürk yazarı Sevilay Yılman Nobelli bilim insanı Aziz Sancar'ın Şehir Üniversitesi macerasının yürek burkan hikayesini ilk kez paylaştı.

İstanbul Şehir Üniversitesi son günlerde akademik çalışmalardan ziyade siyasi tartışmalar ile gündemde...

2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü kazanan ünlü Türk bilim insanı Aziz Sancar’ın Şehir Üniversitesi'nin Mütevelli Heyeti üyeliğinden istifa etmesi de tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı.

Sancar'ın, yeni parti kuran eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun siyasi bir enstrüman olarak kullandığı Şehir Üniversitesi'yle ilgili siyasi tartışmalara taraf olmak istemediği için istifa ettiği öğrenildi.

Ancak Sancar'ın istifası üzerine sosyal medyada ünlü bilim insanı üzerinden yeni siyasi cepheleşmeler zuhur etti.

Sancar'ın bu durum nedeniyle oldukça üzgün olduğunu belirten Habertürk yazarı Sevilay Yılman ise Nobelli bilim insanının Şehir Üniversitesi macerasının yürek burkan hikayesini ilk kez paylaştı.

aziz sancar

İŞTE O YAZI

- Sancar’ın Şehir'le yolunun kesişmesi onu ölümden kurtaran doktora minnettendir!

Eski Başbakan yeni Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun kurucusu olduğu Şehir Üniversitesi ile ilgili polemikleri biliyorsunuz…

Söz konusu polemikle ilgili ayrıntılara girip boşuna vaktinizi almayacağım.

Zira benim bu konuya dahil olmamın tek nedeni dünyanın en prestijli ödüllerinden olan Nobel’e layık görülmüş bilim insanımız Profesör Doktor Aziz Sancar’la ilgili dün gündeme düşen Şehir Üniversitesi bağlantılı haber ve bu haber dolayısıyla sosyal medyada maruz kaldığı linçtir!

Bir kere şunu baştan peşin peşin yazayım…

Nobel’i aldıktan sonra Türkiye’de katıldığı, dahil olduğu önemli birkaç programının organizasyonunda gönüllü olarak yer aldım.

Bu sayede de kendisini ve eşi Gwen Sancar’ı yakından tanıma ve dostluk kurabilme şerefine nail oldum.

Aziz Sancar ve eşi Gwen Sancar’ın benim dünyamdaki yerleri apayrı ve çok özeldir...

Dün Şehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti'ndeki görevinden istifa ettiğine dair yapılan o acımasız yorumları görünce bu hikayenin tamamını bilen biri olarak hemen oturdum bilgisayarımın başına…

2016'da üniversitenin Mütevelli Heyeti’nde olduğu ve geçtiğimiz ay da avukatı aracılığı ile istifasını verdiği bilgisi yüzde 100 doğru ama yazılanlarda çok eksik var!

Önce; "Türkiye’nin hemen hemen tüm vakıf üniversitelerinden mütevellide yer alması için teklif gelmesine rağmen neden sadece Şehir Üniversitesi'nin teklifini kabul etti?” sorusunun yanıtını vereyim.

Ben bu hikayeyi daha ilk tanıştığımız zamanlarda öğrenmiştim ancak özel ve de acıklı olduğu için yazma gereği duymamıştım.

Sadece Sancar’ın yakın çevresinin bildiği bu hikayeyi konu gündeme geldiği için yazmak zorunda kaldığımın bilinmesini istiyorum.

Hikaye şöyle;

Aziz Hoca 1946 yılında Mardin Savur’da ikiz olarak dünyaya gelir.

Ancak bu ikizler 7 yaşına geldiğinde zatürre hastalığına yakalanır.

O zamanın şartları malum. Savur küçücük bir ilçe ve sağlık ocağında da genç bir doktor var.

Uzun uğraşlar veriyor o genç doktor ikizleri iyileştirmek için ancak birinin hayatını kurtarabiliyor.

Adı “Aziz” olanın…

Ve 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülen bu bilim insanını ölümden döndüren o genç doktor Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun öz amcası Kamil Özgür.

Daha önce hiç yolları kesişmiyor bu hikayeyi paylaşmak için. Ancak Nobel’i aldıktan sonra Cumhurbaşkanlığı’nın daveti üzerine Türkiye’ye geldiğinde o dönem Başbakan olan Ahmet Davutoğlu ile kendisi için çok müstesna olan bu hikayeyi paylaşıyor ve hayatını eşinin amcasına borçlu olduğunu söyleyip tanışmak istediğini aktarıyor.

Ve pek tabii bu istekten onur duyan Davutoğlu da buluşmayı gerçekleştiriyor.

Sancar ve Davutoğlu aileleri bir araya geliyor ve Aziz Hoca Sare Hanım’a amcasına duyduğu minnetten defaatle bahsediyor.

Uzatmayayım…

İşte o buluşmada Davutoğlu çifti Aziz Hoca’ya kurucuları olduğu Şehir Üniversitesi’ni anlatıyorlar. Ve mütevellisinde çok değerli iş ve bilim insanlarının olduğunu vurgulayıp kendisinin de yer alması için teklif sunuyorlar.

O güne kadar aralarında Koç, Sabancı dahil, birçok vakıf üniversitesinin tekliflerine olumsuz yanıt veren Aziz Hoca da sırf Sare Hanım’ın amcasına duyduğu minnet duygusuyla hemen oracıkta “tamam” diyor.

Ancak Amerika’daki bilimsel çalışmaları nedeniyle bir üye olarak somut bir katkı sunmasının mümkün olamayacağını, bu nedenle de bu kabulün sadece gönüllülük temelinde bir görev olarak kabul edilmesi gerektiğinin de altını çizip, herhangi bir maddi kazanç kabul edemeyeceğini belirtiyor.

Ve adı sadece ve sadece sembolik olarak yazılıyor mütevvelliye…

Fakat 3 yıl sonra Şehir Üniversitesi politik bir kavganın ortasında anılan bir üniversite oluyor.

(Tabii bu arada bütün bu olan bitenlerden Aziz Sancar’ın hiç haberi yok. Çünkü özellikle son 1 yıldır daha önceki Nobel Ödülü’nün de üzerine çıkacak müthiş bir buluş üzerinde çalışıyor! Aşırı yoğun…)

Üniversitesi ile ilgili yaşanan polemikler üzerine eşinin başkan olduğu Aziz&Gwen Sancar Vakfı Yönetim Kurulu Aziz Sancar’ın adının üniversitenin mütevellisinden çıkarılması gerektiği yönünde karar alıyor. Ve bunu da bildiriyorlar kendisine...

Ve doğru bir karar olduğuna onay verip, avukatı aracılığı ile bir mektup yazıp istifa ettiğini bildiriyor.

24 Ekim’de yazılan bu mektup 4 Kasım günü Şehir Üniversitesi’nin Dragos'taki kampüsüne ulaşıyor...

Ancak buna rağmen Aziz Hoca’nın ismi üniversitenin mütevelli heyetinden silinmiyor.

Bunun üzerine avukat aracılığı ile bu defa da sözlü olarak ikaz yapılıyor.

Ve bu ikaz sonrası 11 Aralık’ta Aziz Sancar adı kaldırılıyor.

Durum bundan ibaret...

Ama bu durum dün öyle bir yansıdı ki kamuoyuna...

Kıyma makinası misyonu üstlenmiş hazırda bekleyen kim varsa olayın sağını solunu düşünmeden kıtır kıtır doğradı Aziz Sancar’ı...

Öyle şeyler yazdılar ki!

Aziz Hoca’nın vaktinde Başbakan olan Davutoğlu’nun emriyle heyete girdiğinden tutun da...

Cumhurbaşkanı’nın talimatı ile istifa ettirildiğine ve 3 yıldır “Huzur Hakkı”nı cebine indirip, üniversiteye haciz gelip ödemeler kesilince istifasını vermesine kadar…

Neler neler...

Akla ziyan, abuk subuk saçma sapan yorumlar…

Tabii ABD ile saat farkı olduğu için dün şahsına yapılan bu haksızca, vicdansızca linçten ne onun haberi vardı…

Ne eşinin ne de vakıfında yönetim kurulu üyesi olan dostlarının.

Hepsi pazar sabahına benim yolladığım mesajlarla 'merhaba' dediler…

Ve pek tabii çok üzüldüler.

“Olacak iş değil” diyordu vakfın yönetim kurulu başkan yardımcısı ve Sancar’ın yakın dostu olan İsmail Arslan...

“Kendisini ölümden kurtaran bir doktora duyduğu minnet borcundan dolayı reddedemediği bir teklifti bu.
Keşke duygusal davranmasaymış ve diğer üniversiteler gibi Şehir Üniversitesi’nin de teklifini kabul etmeseymiş! İnanılır gibi değil. Biz uyurken Amerika’da...Ülkemizde ülkenin gurur abidesi olan bilim adamı resmen itibar suikastıyla yerle bir edilmiş. Yazık! Hiç hak etmiyor Aziz Hoca bu yapılanı!” derken çok içerlediği her sözünden belli oluyordu...

Son olarak şunu da diyeyim öyle kapatayım yazımı...

Aziz Sancar’ın tüm hikayesi destan gibi yazıldığı için her yerde bulunabilir.

Ama şu çok bilinmez.

O öyle büyük bir insan ve öyle bir değer ki!

Değil bir üniversiteden gelecek huzur hakkı parası filan...

Yer aldığı bütün organizasyonlardan ve kompozisyonlardan gelen tek bir kuruşu bile şahsı için kullanmayıp kurucusu olduğu Gwen&Aziz Sancar Vakfı’na aktarılmasını sağlayandır Aziz Sancar.

Kendisi gibi Amerika’da okuyacak gençlerin yokluk, yoksulluk ve garibanlık çekmemesi adına şu anda yapımı devam eden Türk Kültür Evi Projesi'nin bütçesinde eksik var diye... Eşi Gwen ile sahip olduğu tek mal varlığı olan oturduğu evi bile satıp parasını vakfa aktarmış bir insandır o!

Böyle bir insanı, böyle bir değeri adını politik arenanın malzemesi haline gelmiş bir üniversitenin mütevellisinden sildirtti diye sağlı sollu yumruklarla itibarsızlaştırmaya çalışmak ne insani oldu ne de vicdani!

Yorumlar
Günün Manşetleri