SİYASET

Devlet Bahçeli: Karanlık çevreler son günlerde tahrik kampanyalarına hız vermişlerdir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde tartışma konusu olan gündem meseleleri hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Başörtüsü tartışmaları ve darbe söylemleriyle Türkiye'nin tartışma ve kamplaşma ortamına sürüklenmek istendiğine dikkat çeken Bahçeli, ''Karanlık çevreler son günlerde tahrik kampanyalarına hız vermişlerdir.'' dedi.

MHP lideri son günlerde gündemi meşgul eden skandal hadiseler hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. 

CHP'li Fikri Sağlar'ın başlattığı başörtüsü tartışmaları, Sözcü Gazetesi'nin attığı Ayasofya manşeti, yandaş gazeteci Can Ataklı'nın skandal söylemleri ve Genelkurmak eski başkanı İlker Başbuğ'un darbe sözlerine ilişkin zehir zemberek ifadeler kullanan MHP lideri Bahçeli, Türkiye'nin kamplaşma ortamına sürüklenmek istediğini vurguladı.

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şu şekilde:

''Türkiye’yi çok tehlikeli bir tartışma ve kamplaşma girdabına sürüklemek maksadıyla el ovuşturan, hava koklayan, fırsat kollayan menhus emeller ve karanlık çevreler son günlerde tahrik kampanyalarına hız vermişlerdir.

Ülkemizin sinir uçlarını tahriş ve tahrip etmek niyetiyle müsait ortam yoklayan mihrakların iç barış ve toplumsal huzurumuzu kirli bir senaryo çerçevesinde bozma teşebbüsleri ne gözlerden ne de dikkatlerden kaçmıştır.

Kaos failleriyle kargaşa figüranları son kozlarını oynamak için tekrar nifak sahnesine çıkmışlardır. Bu kapsamda tezahür eden vahim gerçekler tüm çarpıcılığıyla ortadadır.

BAŞÖRTÜSÜ TARTIŞMALARI: ''ADALETİ KIYAFETTE ARAYAN İLKEL VE İLKESİZ BİR ANLAYIŞIN GÖSTERGESİDİR''

Aziz milletimizin milli ve manevi hassasiyetleriyle ters düşmüş kör ideolojiler ve köhne siyasi kesimler emperyalizmin kurşun askerliğine soyunmuşlardır.

Başörtüsü meselesinin mutabakatla çözülmesini hala kabullenemeyen, bir türlü hazmedemeyen çorak ve çürük siyasi zihniyetlerin inanç ve insan haklarına tahammülsüzlükleri maalesef yeniden nüksetmiştir.

Adaleti kıyafette arayan, ahlakı şekilde araştıran, üstelik insani haslet ve imani haysiyetle açıktan çatışan zorbaların başörtüsü nefretleri ilkel ve ilkesiz bir anlayışın göstergesidir.

Nitekim demokrasi ve özgürlük istismarının kaldıracıyla güç bela ayakta duran ayıplı siyaset temsilcileri zillet ve rezalet çukuruna artık iyice gömülmüşlerdir.

Türk milleti mayaları ve meşrepleri lekeli güruhun gizil ve gizli amaçlarını ferasetle tefrik ve tespit etmiştir.

Başörtüsü üzerinden kutuplaşma dinamiklerini harekete geçirmeyi planlayan faşist ve faziletsiz simalara elbette müsaade edilmeyecek, her zamanki gibi oyunları isabetle bozulacaktır.

Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi nerede durduğunu netleştirmeli, dürüst ve pürüzsüz hareket edecek siyasi erdemi gösterebilmelidir. Çünkü CHP’nin olduğu her yerde hizip, husumet ve huzursuzluk vaki bir çarpıklık olarak belirginlik kazanmaktadır.

Zillet ittifakının söylemleri, siyaset metotları, kamuoyuyla ilişkileri ve irtibat kanalları sakat ve sancılıdır. Bunların medyaya yuvalanmış çıkarcı yandaşları da Türkiye’nin kazanımlarını, diriliş ve yükseliş çabalarını karalamak ve kötü göstermek için faaliyet halindedir.

SÖZCÜ'YE AYASOFYA TEPKİSİ

Bu kapsamda Ayasofya-i Kebir Camii Şerif’in açılmasını 2020 yılının felaket ve gözyaşı olaylarından birisi olarak lanse etmek kaygı ve utanç verici bir alçalmadır. Bu üslup Türk ve İslam düşmanlarının üslubudur.

Kimin sözcüsü, kimlerin gözcüsü oldukları esasen belli olanların Türkiye’nin tarihi ve egemenlik haklarına kast etme düşüncesi zulme taşeronluk, Magali İdea zırvalığına teşrifatçılıktır.

Ayasofya-i Kebir Camii Şerif’in kilitlerinden kurtulup Müslüman vicdanlarla buluşması 2020 yılının muhteşem bir olayı, millet nazarında unutulmayacak bir zafer anıdır. Ziyadesiyle meydandır ki, bu kutlu açılışı çekemeyenler iddia ve ilan ettikleri felaket tablosunun asıl yüzleridir.

Anlaşıldığı kadarıyla, iç ve dış işgal cephesinin eşzamanlı provokasyonları 2021 yılında da devam edecektir. Ancak Türk milleti basiretlidir, şuurludur; kudret, kuvvet ve ufuk sahibidir. Bu itibarla teşkil edilen zillet ve husumet cephesinin şımarıklıklarına asla izin ve imkan vermeyecektir.

Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik nitelikli sosyal bir hukuk devletidir.

Geçmişin hüzünlü sayfalarını karıştırıp her tarafa çekilebilecek şifreli ifadelerle darbelere bahane üretmek iyi niyetle izah edilemeyecektir.

İLKER BAŞBUĞ'UN DÜŞÜNCE VE KANAATLERİ HER ZAVİYEDEN SAKINCALI, HER CEPHEDEN SORUNLUDUR

Genelkurmay Eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ’un, 4 Ocak 2021’de Cumhuriyet Gazetesi’nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur. Bu şahsın mantık hataları, kafa karışıklığı ileri düzeydedir.

27 Mayıs 1960 darbesinden önce şayet bir erken seçim tarihi açıklansaydı darbe önlenebilirdi, demek tam bir gaflet, tam bir garabettir.

Sayın İlker Başbuğ, erken seçim kararı almış bir hükümete karşı yapılan darbeyi gayri meşru, erken seçim kararı almamış bir hükümete yapılan darbeyi de zımnen makul ve meşru kabul etmektedir.

Bu ifadeler normal karşılanacak ve sineye çekilecek bir durum sayılamayacağı gibi vesayetçi ve anti demokratik bir açmazdır.

CHP’nin başını çektiği zillet ittifakının erken seçim dayatması ve zorlamasıyla Sayın Başbuğ’un sözleri üstü üste koyulduğunda, muhtemel gelişmelerle ilgili tuhaf ve düşündürücü bir illiyet bağının kurulması abartılı ve afaki bir değerlendirme olmayacaktır.

Sonuçları bakımından ve toplumsal bünyede açtığı derin yaralar itibariyle hiçbir darbe masum ve mazur gösterilemeyecektir.

Özellikle 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerinde yaşanan Talat Aydemir vakalarıyla 15 Temmuz darbe girişimini ayrı yorumlamak, bu suretle 22 Şubat ve 21 Mayıs müdahale girişimlerini aklamaya çalışmak esef ve endişe verici bir yanlıştır.

Ekonomik sorunlarla darbeler arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak, dünya ekonominin çok ciddi kayıplar verdiği korona günlerinde, siyasal istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki bağlantıya atıf yapmak oldukça kuşkulu ve zorlama bir analizdir.

Demokrasiye ve millet iradesine silah doğrultmak, buna heves etmek, bunu aklından geçirmek büyük bir suçtur.

Darbe cinayettir, melanettir, ihanettir.

Ayrıca Sayın İlker Başbuğ’un tarihe geçmiş olayları şöyle olsaydı böyle olurdu bağlamında ele alması hem bir spekülasyon hem de nesnel gerçeklere aykırıdır.

Tarih, yanlışlara kılıf aranacak, objektif esaslardan koparılacak, eğip bükülecek, hatta keyfi sonuçlar çıkarılacak bir yapboz tahtası değildir.

Aksi davranışlar tarihe hakaret, tarihçilere hürmetsizliktir.

Darbeler arasında mukayese yapmak ya bilgisizliğin ya da bilip de asıl hedefi perdeleyen mahsurlu bir mizacın eseridir.

Tam da bu esnada, bir gazeteci müsveddesinin, aklı ve kalemi kiralanmış bir şahsın Sayın Erdoğan’ın gitmesi için büyük bir halk öfkesi ya da doğal afet lazım demesi demokrasi ve millet iradesi düşmanlığına esaslı bir örnektir.

Bu tip sakat zihniyetler düştükleri uçurumda debelenirken, Cumhur İttifakı 2023’ü kucaklayacak, sonraki yılların stratejik ve reformist mimarisini heves ve heyecanla planlayacaktır.

CAN ATAKLI'YA SERT SÖZLER

Doğal afetlere umut bağlayanların, halk öfkesinden medet umanların, askeri müdahalelere bel bağlayanların insanım diye ortalıkta gezinmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünü maske olarak kullanmaları başlı başına hezeyan ve çelişki yumağıdır.

Türkiye’nin kaybetmesi, işgal ve istilaya uğraması için pusuya yatanlar yine mahcup olacaklar, yine mağlubiyet yaşayacaklar, yine ters köşeye yatacaklardır.

Büyük Türk milleti egemenliğine ve hükümranlık haklarına hayasızca meydan okuyan sefilleri tarihin çöp sepetine fırlatıp atacaktır.

Hiç kimse sokakların karanlığından ikbal ve istikbal beklememelidir.

Bilhassa Türk gençliği terör örgütlerinin kışkırtmalarına kapılmamalı, temennim odur ki uyanık olmalıdır.

Yorumlar
Günün Manşetleri