YAZARLAR

Boğaziçi’nde FETÖ ağzıyla hak aramak!

Boğaziçi Üniversite’ne rektör olarak atanan Prof. Melih Bulu’ya karşı öğrencilerin protestoları devam ediyor. Protestolar başladığında empati duygusuyla ilk önce şöyle düşünmek istemiştim:

Cengiz Gülaç
Cengiz Gülaçcengizgulac@nethaber.com

Türkiye’nin en seçkin üniversitesinin öğrencilerini anlamak gerekir,

            Üniversite öğrencisi olmak demek hayata dair en samimi duyguları beslemek demektir,

            Siyasi kimliği olan insanların akademik görevlere atanması hatalı olabilir,

            Benden olanı rektör olarak atamak yerine, neden 18 yıllık kesintisiz bir iktidar döneminde ikinci bir Boğaziçi Üniversitesi yapamadık diye düşünmek daha sağlıklı olabilir,

            Her tepkinin altında kriminal niyetler aramak doğru bir akıl yürütme olmayabilir,

            Boğaziçi’nin kültürüne saygı duymak, iktidarın kutuplaşma kültürünü engellemesi açısından müthiş bir fırsat olabilir,…

            Ve daha birçok sebepten ötürü organik bir yandaş olarak vicdanımın tacizlerine duyarsız kalmayarak protestocu gençlere yakın olmak istedim!

            Boğaziçili olmayan terör sevicilerinin durumu fırsat bilmesini görmezden gel dedim kendi kendime. Binlerce meslektaşını bugüne kadar şehit vermiş polis, “Katil polis” sloganını atan terör sevicilerle iyi niyetli gençleri ayırt eder, araya sızan art niyetli kişiler Boğaziçi’ni bağlamaz diyerek, anarşizme meyyal isyankar yanımı dinledim…

            Ancak!

            Lakin!

            Ve fakat!

            Salı günü Cüneyt Özdemir’in Youtube kanalına konuk olan Melih Bulu’yu izledikten sonra protestocu gençlere yönelik içimde beslediğim tüm hafifletici sebeplerden vazgeçtim.

            Bulu’nun, nezaket ve hoşgörü sınırlarını bile zorlayacak kadar anlayışlı olmasından bahsetmiyorum…

            Bulu’nun büyük bir özgüvenle pencereden öğrencilere el sallamasını örnek bir demokrat tavır olarak göstermeye çalışmıyorum…

            Mesele şu sevgili okur…

            Cüneyt, Bulu’ya, okulda polis olduğu söyleniyor, ne zaman polisler okuldan ayrılacak diye sorunca Bulu; “okulda polis yok, sadece okul dışında, dışarıdan kimse girmesin diye var” deyince ne yalan söyleyeyim bu izah bana pek inandırıcı gelmedi.

            Sonra Bulu, gözaltına alınan kişilerden sadece 2 kişi üniversitemizin öğrencisi dedi. Bulu yayından ayrıldıktan sonra Cüneyt protestocu gençleri yayına bağladı.

            Ekranda yüzlerce protestocu öğrenci vardı ama etraflarında bir tane bile polis yoktu. Üniversitenin içi polis kaynıyor iddiasının yalan olduğu görünüyordu ama bu kadar da abartı olur diye düşündüm.

            Devamında protestocu öğrencilerin sözcüsü olduğunu söyleyen bir genç Cüneyt’ten bir taleplerinin olduğunu söyledi. Gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediklerini aktardı.

            Sözcü genç bu talebini söyler söylemez yüzlerce protestocu “Çıplak aramaya hayır!” diye slogan atmaya başladı.

            İşte o an, bütün empati duygularımın öldüğü an oldu.

            Boğaziçi öğrencisi olmak ayrıcalık ya,

            Boğaziçi öğrencisi olmak demek peşinen zeki bireyler olmanın karinesi ya,…

            FETÖ ağzıyla hak arayıp iftira atmanın ne seçkincilikle ve ne de zekâyla bir ilgisi vardır!

            Protestocu gençler FETÖ’cüdür demiyorum. FETÖ taktiklerini anlayacak feraseti gösteremeyenlerin hayatımıza dayattıkları seçkinci üslubun içinin boş olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

            Bu fevkaladenin fevkinde zeki olan gençler çıplak arama iftirasını FETÖ’cülerin tedavüle soktuğunu bilmiyor mu?

            Gençler kusura bakmasın ama günlerdir ballandıra ballandıra başımıza kaktıkları demokratik tepki kültürünün ne demek olduğunu Melih Bulu hoşgörüsüyle hepsine gösterdi.

            Bir tane arkadaşlarının çıplak arandığını ispat etsinler, söz veriyorum, Bulu istifa etsin diye üniversite önünde üzerime benzin döküp kendimi yakacağım!

            Polis bu eylemimi engellerse, Bulu istifa edene kadar, Can Ataklı’nın ne kadar videosu varsa aptallaşıncaya kadar izleyeceğime kutsal bildiğim tüm değerler üzerine yemin ederim!

BİR BİLENE SORMAK LAZIM

            Amerika’daki olayları bilmeyeniniz yoktur…

            Amerika’da bir benzinlikte pompacı olarak çalışan bir kaynağımla olaylar hakkında konuştum. Pompacı kaynağımın aktardığı bilgilere göre göstericiler kongre binasını basmış! En az 4 göstericinin öldürüldüğü iddia ediliyor. Washington’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Gösterilerin bazı eyaletlere de sıçradığı iddia ediliyormuş…

            Bazı senatörler gösterilerin “sivil darbe girişimi” olduğunu söylemiş.

            Tam da en önemli yerde müşteri geldiği için pompacı olan kaynağım bağlantıyı kesti!

            Sivil darbe girişimi… İlginç!

            Gösterilerin darbe sayılıp sayılmayacağını, sayılırsa çeşidinin ne olup olmayacağını bir bilene sormak gerekir…

            Sayın Kemal Kılıçdaroğlu;

            Partinizin, darbeler konusunda tarihinden gelen birikimiyle birlikte şahsi tespitlerinizle gönlümüzde taht kurmuş birisi olarak!

            Sizce Amerika’daki olaylar “Kontrollü Darbe” midir?

Yorumlar 8 Yorum