Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı mı öldüreceksiniz?

Dün Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestoları medyadan takip ederken aklıma doksanlı yıllar geldi.

Cengiz Gülaç cengizgulac@nethaber.com

Eskiden polisten dayak yemeyene solcu denmezdi! Muhafazakâr öğrenciler başörtüsü eylemlerinde dayak yeme kotasını doldururdu ama solcuların dayak yemesi için öyle özel bir sebebe gerek yoktu!

            6 Kasım YÖK’ün kuruluş günü solcu öğrencilerin toplu dayak yeme günüydü! Öğrenciler harçları protesto etmek mi istiyorlar, gelsin dayak! Kantin fiyatları, yemekler vs beğenilmiyor mu, bedava cop vardı!

            Eğer hiçbir sebep olmazsa kendi aralarında çıkan kavgaya müdahale eden polisten yine dayak yerlerdi!

            1980 darbesinden sonra yaşanan işkenceleri düşününce insan, utanmanın acıdan çok daha ağır olduğunu fark ediyor.

            Türkiye’nin “cinnet tarihinde” acıdan payını almayan pek azdır.

            Cumhuriyetin kurulmasından sonra çoğu zaman mahcup, metanetli, başı önünde olan muhafazakâr, dindar kesimin üzerindeki baskılar 28 Şubat sürecinde katmerleşmişti. Öyle ki, kimi vicdanlı solcu öğrenciler bile zaman zaman başörtüsü eylemlerine desek veriyordu.

            Vicdanlı solcu gençleri saymazsak, doksanlı yıllarda temel hak ve özgürlükleri en fazla talep eden, demokrasi için en fazla mücadele edenler muhafazakâr kesimdi.

            Boğaziçi olaylarını düşünürken ülkenin cinnet tarihi, idamlar, işkenceler, darbeler, faili meçhul cinayetler gözümün önünden geçti ve başka bir şey konuşmak lazım dedim kendi kendime.

            AK Parti iktidarından sonra cinnet manzaralarını unutmaya başlamıştık ama muhafazakâr, dindar insanlar neden “moral üstünlüğü” kaybetmeye başladılar?

            Boğaziçi olaylarını bir tarafa bırakın. Kâbe’ye yapılan saygısızlığı elbette ki herkes gibi ben de kınıyorum.

            Onlarca yıl mahkemelerde haksızlığa uğramış, temel hak ve özgürlükleri için bedel ödemiş insanlar bugün nasıl olur da aynı ithamlara maruz kalır?

            Ekranlarda iktidar sözcüsü gibi davranan kişilerin her olayda yasakçı bir tavır sergilemesi AK Parti’nin her şeye rağmen onca emeğini heba etmiyor mu?

            İşkenceler bitmişken, faili meçhuller bitmişken, üniversite önlerinde nerdeyse yirmi yıla yakındır polis dayakla anılmazken…

            Ki, polisin öğrencilere “aşağı bak” diye, yalan olduğu ortaya çıkan sözleri artık göze batıyor!

            Öğrencisinin sırtında cop kıran bir devletten aşağı bak veya aşağıdan yürü diyen bir devletin ayıplanmasına gelmek takdire şayan bir ilerleme olsa gerek!

            Peki ama neden iktidar ve dindar insanlar moral üstünlüğünü kaybediyor?

            Algı gerçektir!

            Boğaziçi olaylarını izlerken AK Parti’nin kuruluş felsefesini ve ülkenin geldiği seviyeyi düşünürken algıyla mücadele edilemediğini yazmanın çok daha büyük katkı sağlayacağını düşünüyordum ki…

            Doğru Parti diye bir parti varmış. 2020 yılında kurulmuş. Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu isimli bir siyasetçi eskisiymiş.

            Tele 1 isimli nefretin kanalında Rifat Serdaroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan için şöyle şeyler söylemiş:

            “Sen şah değilsin, padişah değilsin, sultan değilsin. Aklını başına al kardeşim. Yarın yapayalnız kalacaksın. Bunların tarihte onlarca yüzlerce örneği var. Hiçbir dikta heveslisi insan hiçbir tek adam yatağında ölmemiştir. İçimizde sizin için merhamet kırıntısı kadar yer bırakın ki ilerde acıma duygumuzu size karşı gösterebilelim.

            Bak Rifat Efendi!

            Hadi seni adam yerine koyup da şah, padişah, sultan zırvalarını ciddiye almayalım! Değmezsin!

            Hele bir anlat da öğrenelim, Erdoğan yatağında ölmeyecekse nasıl ölecek?

            Gücü elinize aldığınızda Cumhurbaşkanımızı öldürmeyi mi düşünüyorsunuz?

            Kıvırmadan cevap vereceksin! Yanlış anlaşıldım, ben onu demek istemedim demek yok! Yatağında ölmemek ne demek?

            Cumhuriyet tarihinin dökülen bütün kanlarını elinde taşıyan bu sefil zihniyet bu sözlere rağmen moral üstünlüğü eline geçirmeye başlıyor ya, işte insan buna hayıflanıyor!

            Okyanusu geçip algıda boğulmak bu olsa gerek!

            İçinizde bize karşı merhamet kırıntısı kadar yer kalmazsa ne yapacaksınız?

            Menderes’i katlettiğiniz gibi hepimizi idam mı edeceksiniz? Darbeciler gibi işkenceden mi geçireceksiniz?

            Bu sefil yaratıklar bırakmıyor ki iki öz eleştiri yapalım!

            Rifat hatırlıyor musun, FETÖ’nün itleri 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanımızın hayatına kast etmişti. Akıbetleri ortada.

            Rifat! FETÖ’nün itlerine özenme, adam ol!

            Rifat! Anladık, adam olma ihtimalin yok!

            Rifat sus!