Tüccar yazar Yılmaz Özdil'e cevabımdır!

Yazısında Türkiye'nin Suriye politikasını eleştiren yazar Özdil, Barış Pınar Harekatını ABD'nin vergi yükünü hafifletmek için gerçekleştirdiğimizi savundu. Daha önce gerçekleştirdiğimiz Afrin ve Zeytin Dalı harekatlarını da görmezden gelmişti. Buna verilecek en güzel karşılık şiir olur diye düşündüm.

İ.Emre Gümüş emre@nethaber.com

PKK için gitmiyoruz. Amerikan vatandaşlarının vergi yükünü hafifletmek için gidiyoruz.

Dedin.

Türk askeri ucuzdur.

Dedin.

Biz ucuzuz diye yineledin.

Bana da memlekette kafası çalışan muhalif yazar kalmamış dedirttin.

Türkiye’yi seviyorum diyebilmek cesaret ister.

Sizde cesaret ne gezer.

Ben cevabımı basit sözlerle verecek kadar basit biri değilim.

Çünkü ben ölümü öldürmüşlerle beraberim.

Biziz derler gücün hem kudretin sebebi
Bizden alır bu cevval millet o heybetini
Yeryüzünde bir damla su, bir tutam ateş
Sıra sıra uzanan dağlar, taş ve toprak
Gerdanında akan boy boy deli ırmaklar
Semaya yükselen minareler, kubbeler
Her dem namıyla yürüyen adlar soyadlar
Biziz cesaret denen şeyi bu ülkede büyüten!
Ülkem insanının celadet saklı yüreğinde
Dört bir yanını saran dalga dalga deniz
Gökyüzünde yıldızlar, ay ve asude güneş
Kadınımın, erkeğimin yüzündeki feraset
Bizimle değişir demekte o inşirah yüklü bakışlar
Hava, iklim, zamansız düşüveren cemreler
Yağmura gebe bulutlar ılgıt ılgıt esen rüzgâr
Cesaret ne ki nedir hele cesaret?

Ne taştır ne topraktır, ne hava ne de su
Düşmanımın benden yana bitmeyen korkusu
Tek başına gelişlerini hep imkânsız kılan
Toplanışı karşımızda korkak bir haçlı ordusu
Hele ki değildir ne etten ne de kemikten ibaret
Anlatılmaz yaşanır şeydir, yaşar bizde cesaret
Bilmez cesareti aşka gelmeyen!
Cesaret…

Sevdadır, aşktır bizde bilinen o mana
Sahip olmak sorgusuz sualsiz bir imana
Yiğitçe verilen bir söz, Kalu bela arifesinde
Kıyamete dek edilen yemin, Akabe tepesinde
Tanrı Dağlarında Hak namına atılan bir ok
Hıra’da başlayan yolculuk ve ilk besmele
Malazgirt’te Hilalin gölgesi Haçın üstüne düşen

Bir gün Çanakkale’de davamızdır miraca dönüşen
Bize mescit bilmek yeryüzünde her gidileni
Döndürmek bayram yerine her hicret edileni
Bilmez cesareti ölüme gülmeyen!
Cesaret…

İlayı kelimetullahtır, Kıta kıta bitmeyen
Bir hayata inanışımız ölümden öte gitmeyen
Hakkın tesiridir batılı söndürüşümüz
Ceht’i meydanlarda düğüne döndürüşümüz
Bir tutam kınadır yiğitlerin saçlarına yakılan
Kurban olmak sevdiğinden sevdiğine adanan
Yaşamak bizde sona değildir, varmaktır başa
Ruz-i mahşerde bir tebessüm içindir gerisi boşa
Ölümdür nefislerde korkunun bitmeyen izi
Ölümü öldürmüşüz ölüm korkutmaz bizi
Bilmez cesareti bizi bilmeyen!
Cesaret…

Müslüman olabilmek İslam elbisesini giyen
Ulu bir çınar olmak Hak Din için fetih fetih büyüyen
Allah için girebilmek kanlı elbise ile toprağa
Şehit yazdırmak adını levh-i mahfuzdaki yaprağa
Geceleri kefen bilmek dua dua zafere yalvarışı
Şahadete niyet bilmek her dem yeniden uyanışı
Yirmisinde mecnun olup İstanbul’u Leyla’sı bilmek
Aşkı için ömrünü atıyla bir denize sürebilmek
Yavuz olup Sahralarda tebliğ ateşiyle yanmak
Sultan Süleyman’la bir küffarın kapısına dayanmak
Anlamaz Cesareti yaşamayan anlayamaz?
Cesaret…

Ki ancak bir tek olan İlahın karşısında eğilmek
Sırt dönmek, gayrı bütün ilahları düşman edinmek
İbrahim’in sinesinde kor olup yıkmak tüm putları
Girivermek ateşin içerisine kahretmek nemrutları
Yunus olmak Rabbinden Rabbine terk etmek diyarını
Yaşamak her dem bir Nuh tufanı kurtarmak yarınını
Adanmak, Muhammed ümmetine adamak kendini
Bir Musa olup firavunlaşanlara bildirmek haddini
Diyebilmek Allah kâfidir, yeter Kuran ve Sünnet bana
Çıkarıvermek ne varsa gönlünde sui-dünyadan yana
Bilmez cesareti rüyasında görmeyen!
Cesaret…

Taif’de Zeyd olmak uzatmak taşlara başını
Medine de Ensar olup paylaşmak kardeşinle aşını
Halitce yaşamak, ömrünce dos doğru olmak Ömerce
Ebu Bekir olmak en sadık dostu, Resulün senelerce
Yürümek emrinde bir Ertuğrul’un her dem ileri
Tarık bin Ziyad’ın ardı sıra yakıvermek gemileri
Selahaddin aşkıyla ölümü hiç, Küdüs’ü her şey bilmek
Diken sermek yataklara, kıtalar ötesini düşleyebilmek
Abdülhamit’in yüzünde siyonizmi, korkutan bir bakış
Dünya beşten büyüktür cümlesini zalimlere haykırış
Bilmez cesareti vatan için sokaklara inmeyen?
Cesaret…

Ne taştır ne topraktır, ne hava ne de su
Düşmanımın benden yana bitmeyen korkusu
Tek başına gelişlerini hep imkânsız kılan
Toplanışı karşımızda korkak bir haçlı ordusu
Hele ki değildir ne etten ne de kemikten ibaret
Anlatılmaz yaşanır şeydir, yaşar bizde cesaret
Gören bizde gördü, iyi bilir tarihimi bilenler
Cesareti ki ancak, bilebilir ölümü öldürenler
Cesaret…
Aldırmamak ne çağdaş Karunlara ne de zalimlere
El uzatmak Filistin’e, Gazze’ye, Halepli yetimlere
Kardeş bilmek küfre inat Ümranları ve Esmaları
Al bayrakla düşlemek kıtalar ötesi bütün semaları
Yeryüzünün Okçular Tepesi bilmek bu güzelim ülkeyi
Terk edivermek Hak namına, dünyalık olmuş her şeyi
Cesaret…

Korkmamak Allah için, kınayıcıların kınamasından
Kuran, bir de Sünneti almak Peygamberin mirasından
Emsalsiz bir iman büyütmek canı pahasına can özünde
Gayrisine beyhude uğraştır diyebilmek yeryüzünde
Yaşamak, her anında -la İlahe illallah- hürmetine
Sadakat -yaşamım hem ölümüm Allah için- ayetine
Süslenmek batılı zail kılan o hakikatli düşlerle
Bir olmak beraber olmak ölümü öldürmüşlerle

NOKTA