Emekli Abdullah Gül de açıklama yaptı

Üç isim ortalama 50 yıllık doğruların ve yanlışların, belki de pişmanlıkların toplamında çok değerli 50 yıllık tecrübeye sahipler. Fakat üç isim'de adeta görev yaptıkları yıllarla ilgili reddi miras içindeler.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Son günlerde sürekli emekliler konuşuyor.

Önce emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ konuştu.

Ardından yine bir emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök.

Şimdi de konuşma sırası eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’de.

Diyeceksiniz ki, ne sakıncası var açıklama yapabilirler. 

Eyvallah, hiçbir sakıncası yok.

Zaten konuşmalılarda.

Öyle ya, ortalama 50 yıllık doğruların ve yanlışların, belki de pişmanlıkların toplamında çok değerli 50 yıllık tecrübeye sahipler.

Aslında dikkat çeken konuşmaları değil, dikkat çeken konuştukları ve zamanlamaları.

Zamanlamadan kastım, neredeyse peşpeşe açıklama yapmış olmaları.

Tesadüflere inanırım, açıklamalara tesadüf diyelim ama ya konuşulanlar, işte orada farklı bir durum var.

Bana göre farklı olan, üç isimde adeta görev yaptıkları yıllarla ilgili reddi miras içindeler.

Hatırlayın, üç değerli isim de Ak Parti dönemlerinde görev almışlar.

Konuşmaların ikinci ortak özelliği ise, cümleler eskiye göre çok daha net.

Başka bir ortak nokta, üç açıklamada ülkenin gündemini belirleyecek tonda.

Sayın Gül Karar gazetesinden Ahmet Taşgetiren, Yıldıray Oğur ve Elif Çakır'a röportaj verdi.   

Röportajı özetlersem, Abdullah Gül Ak Parti hükümetleri sırasında yapılanların neredeyse tamamından rahatsız.

Oysa Ak Parti döneminde yapılanların neredeyse tamamının altında Abdullah Gül’ün de imzası var.

Başka söylemle, teşbihte hata olmaz, Sayın Gül adeta komşu köyün muhtarıymış gibi konuştu.

Hatırlatayım, Sayın Gül aynı parti döneminde milletvekilliği, bakanlık, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış Türkiye’nin tek ismidir. 

Ben röportaj yapan gazetecilerin arasında olsaydım Sayın Gül’e şu soruları yöneltildim. 

Israrla ikinci kez Cumhurbaşkanı olmak İsterken ki, bu kameralara da yansıdı, ikinci döneminiz de birinci döneminizde yapmadığınız ya da yapamadığınız neleri yapmayı düşünüyordunuz?

Birinci döneminizde Erdoğan’dan dolayı yapamadığınız şeyleri, sizin açıklamalarınızın özetidir, yine Sayın Erdoğan’la çalışacağınıza göre, ikinci döneminizde nasıl yapacaktınız?

Kanımca röportajın en önemli bölümü, Sayın Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığı ve Ali Babacan’la olan ilişkilerinden söz edildiği kısımıydı.

Sayın Gül her zamanki gibi, ortam olursa adayım, diyor.

Oysa Ali Babacan yakın zamanlarda verdiği röportajda kesin bir dille tam tersini söylemişti.

Sayın Gül’e göre Babacan çok bilgili ve eğitimli bir insanmış.

Herhalde Türkiye de buna itiraz edecek kimse yoktur.

Şeytanın avukatlığını yapayım,

Ali Babacan’ın bir türlü partisini kurmaması bu bilgi ve eğitimin  yönlendirmesi olabilir mi? Ne dersiniz?

Darbeciler ve darp ediciler

Darbelerin bu ülkeye neler kaybettirdiklerini sanırım en iyi darbeciler bilir.

Çünkü bizler balık hafızalıyız darbeleri unutuyoruz  ama, onlar darbeyi bir türlü akıllarından çıkaramadıkları için Türkiye’yi  kaybettirdiklerini de gayet iyi hatırlıyorlardır.   

Darbecilerin hatırladıklarını düşündüğüm, en azından hatırlamalarını umduğun bir şey daha var.

Hadi daha açık konuşayım, aslında sizin de tahmin ettiğiniz gibi hiçte hoş olmayan hatıraları 15 Temmuz'dan başka bir şey değildir.

Peki, 15 Temmuz’da darbe girişiminin ötesinde ne olmuştu?

15 Temmuz’da ülkemizde olmayanlar olmuştu.

Başbakanlarını, bakanlarını ve gençlerini darbeye kurban eden halk, darbecilere artık dur demişti.

Hem de bunu, tank'lara elleriyle müdahale ederek yapmışlardı...

Hem de bunu, kurşunlara vücutlarını siper ederek yapmışlardı...

Hem de bunu, tepelerinde uçan savaş uçaklarına sigaralarının dumanlarını üfleyerek yapmışlardı...

Hani hiç görmek istemediğimiz kâbuslarımız vardır ya, işte darbeler de öyle.

Hatta, her gece en kötü kabusları görmeye razıyım.

Yeter ki bu ülke bir daha darbe yaşamasın.

Çünkü Türkiye darbelerden dolayı çok şey kaybetti.

Demokrasi kesintiye uğradı, bugün en demokrat benim diyenler bile, demokrasinin askıya alınacağı darbelere göz kırpabiliyorlar.

Neden, çünkü demokrasi kültürü oturamamış.

Hukuk kesintiye uğradı, hukuk sistemi bugün halen sorunlu. Neden?

Çünkü hukuk anlayışımız da tam olarak oturamadı.

Şöyle düşünün, bahçenizde bir fidan var.

Siz her on yılda bir, o fidanı kolunu kanadını kırarcasına buduyorsunuz.

Aradan yıllar geçiyor ve o fidana soruyorsunuz, sen neden, güçlü kuvvetli, gelişmiş bir ağaç olamadın?

Tıpkı bizim hukukumuz ve demokrasimiz gibi değil mi?

Darbeler için kâbus ötesi demiştim.

Ama, maalesef bu kabus ötesi durumu yaşatmak isteyenler var.

Gönlün hiç mi hiç istememesine rağmen var.

Benim sözüm kâbus ötesi düşünceli insanlara.

Eğer kara düşüncelerinizi gerçekleştirmeye kalkarsanız sokakta İki kesim olacak.

Birincisi siz darbeciler, ikincisi size canı, kanı pahasına engel olmaya kararlı darp ediciler.

Peki, sonuç ne olur?

İşte benim hiç görmek istemiyorum dediğim kâbus ötesi durumda bu.

 İşte benim hiç görmek istemiyorum dediğim kâbus ötesi durumda bu.