Üçüncü dünya savaşı çıkar mı denilen ortamdan, üç maddelik
Anlaşma çıktı. Dünyanın gözünün kulağının olduğu Moskova’daki
altı saatlik görüşmelerin ardından, iki lider ihtiyatlı olmaya
karar verdi.
Elbette ki bu kesin çözüm değil ama, kesin olan bir şey
varki, o da ne Erdoğan’ın ne de Putin’in savaş
istemediğidir.
Çünkü iki liderin de tek ortak noktası Suriye değil. İdlib
hiç değil.
Üç maddelik anlaşmanın imzalanmasının öncesinde Erdoğan da
Putin'de açıklamalar yaptı.
Mutlaka dikkatinizi çekmiştir,anlaşma ne kadar kısaysa,
açıklamalar bir o kadar uzundu.
Bana göre anlaşma dahil toplantıdan çıkan özet sonuç
şudur.
Suriye konusunda problemimiz çok fakat, söz konusu sorunları
çözmeye niyetliyiz.
Bunun içinde sükunet ve güven gerekli. Üç maddelik
anlaşmaya bir bakalım. Birinci madde 6 Mart 0:10'da
ateşkes yapılacağına dair.
İkinci madde, M4 karayolunun kuzey ve güneyini kapsayan
altışar km'lik güvenli alan oluşturmayı
içeriyor.
Üçüncü madde ise, söz konusu güvenli alanın Türk ve Rus
ortak devriyesi ile kontrolünü kapsıyor.
Kanımca can alıcı sorular şunlar.
İran ve Suriye’de sorun fakat, esas olan genelde başıboş
davranan yerel güçlerin ne yapacağıdır.
Bu antlaşmaya uyum sağlayacaklar mı, yoksa mevcut ortamdan
faydalanmaya mı kalkacaklar?
İkincisi, basın toplantısının açıklama bölümünde her iki
liderin de satır aralarında değindikleri hedeflerine
ulaşabilecekler mi?
Üçüncü, belki de en önemli soruda şu, Amerika-İsrail ikilisi
Suriye’yi kapsayan Türk-Rus anlaşmasına nasıl
bakacak?
Son sorudan başlarsak, ABD’de İsrail’de
gözlemleyecekler.
Neyi mi?
Elbette ki anlaşma yoluyla Türk-Rus ilişkilerinin gideceği
yönü.
Başka söylemle, anlaşmanın geleceğinde sorun varsa, İsrail-Amerikan
ikilisi için sorun yok.
Anlaşma için sorun yoksa o zaman söz konusu ikili için
sorun var.
Ha, ne yapabilirler?
Eğer Türkiye ekonomik ve siyasi açıdan zor durumda değilse,
yapacakları bugün yaptıklarından daha fazla olmayacak. Ama Türkiye
için sorun varsa, artık cin de şişeden çıktığına göre, Türkiye‘yi
parçalama planları bile yapabilirler.
Erdoğan ve Putin'in satır aralarında gösterdikleri hedeflere
ulaşma konusunda çaba harcayacaklarını düşünüyorum.
Çünkü her iki liderin de hedefleri oldukça somut.
Erdoğan, terörden uzak kalalım ve topraklarımıza göç olmasın,
diyor.
Putin ise, tarihsel idealleri sıcak denizler. Putin sıcak denizlere
ulaşabildi mi?
Evet ulaştı.
Ulaştığı sıcak denize sahip toprakların biraz daha büyük olması
Rusya için çok da önemli değil.
Orada kalabilmeleri kendileri için yeterli. Türkiye’nin
hedefleri daha sorunlu ama, ulaşılamaz değil.
Terör, evet Türkiye’nin sınırlarından uzak tutulması
mümkün.
Göç, en azından kontörlü hale getirilebilir.
Ya yerel güçlerin kontrolü nasıl yapılacak. Zurnanın zırt dediği
yerde işte tam da orası.
Neden mi? Söyleyeyim.
Yerel güçlere bakıldığında, hangi devletin eli hangi yerel
gücün cebinde belli değil. Bu nedenle provakatif olarak
kullanılmaları hiçte zor olmaz.
Sonuç olarak, Moskova anlaşmasına bugün için olumlu ama,
gelecek için ihtiyatla yaklaşmak lazım.
Ve Suriye coğrafyası her ne kadar çok aktörlü bir bölge olsa da,
Türk-Rus ilişkilerini belirleyecek olan yine Türkler ve Rusların
tutumları olacak.