Oldu mu şimdi Yılmaz Özdil

Yolun yolumdur, izin izimdir, yaptıkların yaptıklarım dır idealiyle yeni bir Atatürk sevgisi gösterisine imza atmışsın. Bodrum’daki olay, Atam koca köşkü yürüttü ben de onun izinde olduğumu gösterebilmek için küçük bir villayı birazcık yürüttüm, meselesi.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Affet beni Yılmaz Özdil, günahını almışım.

Atatürk sevgini, Atatürkçülüğünü, Kemalistliğini sen nasıl adlandırıyorsan işte, o yönünü yeterince anlayamamışım.

Hani Atatürk tacirliği yapıyor dedim ya.

2500TL lik Atatürk kitabını eleştirdim ya.

Hani o entellektüellik birikiminin eseri, araştırmacılığın gözbebeği 2500TL lik kitabın için kopyala yapıştır dedim ya.

Tekrarlıyorum, affet seni anlayamamışım.

Sen harbiden Atatürkçüymüşsün.

Öyle ki, yolun yolumdur, izin izimdir, yaptıkların yaptıklarım dır idealiyle yeni bir Atatürk sevgisi gösterisine imza atmışsın.

Hemde öyle böyle değil.

Atamızın İlkokuldan itibaren bütün ders kitaplarında kendisine yer bulmuş bir bakış açısını hayata geçirmişsin.

Hangi bakış açısını mı?

Tahmin eden okurlarım vardır fakat ben hatırlamayanlar için yinede söyleyeyim.

Bilirsiniz, Atatürk’ün Yalova’da yazlık bir köşkü var.

Köşkün hemen bitişiğindeki bir ağacın dalları çatıya zarar veriyordu.

Atatürk ağacın kesileceğini öğrenince müdahale edip koca köşkü 5 metre kadar yürütmüştü.

Diyeceksiniz ki şimdi, bununla Yılmaz Özdil’in ne ilgisi var.

Var hemde epeyce.

Cumartesi günü sosyal medyaya bomba gibi bir haber düştü.

Star Gazetesi'nden Zafer Şahin'e göre Yılmaz Özdil’in Bodrum’da yazlık villası varmış.

İyide ne olmuş diyebilirsiniz. Çok haklısınız.

Villa yaklaşık 45 milyon liralıkmış.

Evet paranın rengi sorunlu değilse bunda da problem yok.

Sorun nerede?

İşte orası önemli.

Gazeteci Yılmaz Özdil Bodrum’daki 45 milyon liralık yazlık villasını parsel kaydırılması yaptırarak denize doğru yürütmüş.

Yok yok, sizde benim gibi bir yanlış yapıp Yılmaz Özdil‘i suçlamayın.

Burada rant yok.

Burada yandaş belediyeyi kullanmak yok.

Burada kul hakkı yok.

Burada zihinlerin, duyguların sömürülmesinden elde edilen parayla saltanat sürmek yok.

Burada yalnızca tertemiz bir sevgi olayı var.

Bodrum’daki olay, Atam koca köşkü yürüttü ben de onun izinde olduğumu gösterebilmek için küçük bir villayı birazcık yürüttüm, meselesi.

Asrın gazetecisinin her zaman yaptığı gibi bende kendi çapımda hafiften lafın belini kırayım dedim.

Ama neresinden bakarsan bak olay ciddi.

Olayı neresinden tutarsan tut elinde kalıyor. Dolayısıyla da villa konusu cevaba muhtaç bir çok soruyla dolu.

Mesela, eğer babasından miras kalmadıysa, ekmeğini gazetecilik yaparak kazanan birisinin sadece yazlık villasının değeri 45 milyon TL nasıl olabilir? Yılmaz Özdil’in kışlık villası da var mı? Varsa değeri ne kadardır.

Mesela, herkese ahlak dağıtmakta Cabbar olan Yılmaz Özdil aynı konuda kendisi neden Cevahir olamamış.

Mesela, Yılmaz Özdil okurlarından özür dileyecek mi?

Mahya ışıkları...

Zavallı ABD...

Yoksa siz hekimlerimize güvenmiyormusunuz...

Normalleşme takvimi...

Ölen ölür kalan kalır...

111 gün...

Nerede o eski Ramazanlar...

Koronavirüs Türkiye‘de ömür uzatıyor...

İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en mucizevi doktoru...

23 Nisan...

Bilim kuruluna yalvarıyorum...

Yaz deftere...


Yılmaz Özdil‘i takip eden okurlarım anlamıştır.

Yürütmekte mahir sayın yazarın son 12 yazısı.

23 Nisan başlıklı ve 3 Mart tarihli yazısı Mahya ışıkları hariç bütün yazılar, istisnasız bütün yazılar Erdoğan’a ve Ak Parti'ye akıl vermek, gırgır geçmek, bilmişlik taslamak ile dolu.

23 Nisan tarihli aynı başlığı taşıyan yazı doğal olarak günün anlamına göre Atatürk güzellemesi.

Son yazıysa, yakalanmışlığın psikolojisiyle "sayım suyum yok" türünde kaleme alınmış.

Yani, çok çok özel bir durum yoksa yazarın bütün yazılarının özü, muhalefet şapkası altında ahkam kesmekten İbaret.

Bu kadar yüksek perdeden başlıklar atan gazetecinin yaptığını gördükten sonra, siz ona ne başlık atarsınız bilmiyorum fakat benim başlığım " Yılmaz Özdil, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" olur.