YAZARLAR

Artuk Bey olsa virüsün tedavisi çok kolay olurdu!

Virüsün mutasyona uğradığına dair çıkan haberlerin üzerine aklıma “Diriliş Ertuğrul” dizisi geldi.

Cengiz Gülaç
Cengiz Gülaçcengizgulac@nethaber.com

Kovid-19 çıktığından beri tüm dünyada yayılan virüs parçacıklarının toplam büyüklüğü 4 cm çapındaymış. Modern tıp bu kadar gelişmişken bütün dünya gözle görünmeyen bir tehlike için çaresizlik içinde.

            “Diriliş Ertuğrul” dizisini izleyenler hatırlayacaktır. Artuk Bey isimli bir karakter vardı.

            Herhangi bir hastalığa yakalanan mı var? Artuk Bey “hemen hastayı şifa çadırına götürün” der. Tedavi ise hep aynıdır. Sıcak su ve birkaç parça bez!

            Yaralanan mı var?

            Zehirlenen mi var?

            Doğum yapan mı var?

            Tüm hastalar şifa çadırına götürülür. Bir leğen sıcak su ve birkaç parça bez!

            Şifa çadırına giren hasta o bölüm, olmadı en geç bir dahaki bölüm eskisinden de sağlam olarak ayağa kalkar!

            Gerçi boynu sıyırıp geçen kurşunu ameliyatla çıkaran doktor repliklerinin olduğu dizilere şahit olmuşluğumuz da var ama Artuk Bey’in bir leğen su ve birkaç parça bezle yaptıkları tıp tarihine geçmeyi hak ediyor!

            Beni “Diriliş Ertuğrul” dizisinde en çok etkileyen konulardan birisi de Osmanlı’nın estetik cerrahisinde çok ileri seviyede olmasıydı!

            Kadın oyuncuların burun ve dudak estetikleri, elmacıkkemiğini dolgunlaştırmaları falan beni çok şaşırtmıştı!

            Bu arada unutmadan, Osmanlı sadece estetik cerrahisinde değil, diş kaplamada, implant teknolojisinde de çok iyiymiş!

            Gurur duydum!

            Ertuğrul Bey ilerleyen sezonlarda Karacabey Kalesi’ni 15 alple fethedince diziye ara vermiştim! En sonunda da Osman Bey 10-12 yaşındayken ormanda beş on kişiyi kılıçtan geçirince atalarıma saygım diziye devam etmeme engel olmuştu!

*****

            Dönem filmlerinde figüranlar ve dekor senaryonun önüne geçer. Bizim sinemamızda maalesef dönem filmlerindeki figüranlar ve dekorlar maliyetler yüzünden çok yapmacık kalır.

            Sadece “Diriliş Ertuğrul” dizisi için söylemiyorum. Az biraz sinemaya emek vermiş profesyonel bir tüketiciyseniz, bir raddeden sonra hamaset ekran karşısında tatmin etmemeye başlar.

            Amerikan sinemasında figürasyon profesyonel bir meslektir. Bazen normal bir başrol oyuncusunu kıskandıracak performanslara şahit olursunuz. Bizde ise durum maalesef pek iç açıcı değildir. Mesela Ertuğrul Bey Turgut Alp’e bir görev verdiğinde “yanına en iyi alplerini al” der, gelen alplere bakarsınız, adamların burnunu sıksan can verecekler! Çünkü sağdan soldan üç kuruşa toplanan, düşük maliyetli, hiçbir oyunculuk tecrübesi olmayan kişilerdir.

On milyonlarca dolara mal olan dekorlar izleyicide gerçeklik duygusunun oluşmasına sebep olur.

            Gerçi günümüzde teknolojinin de yardımıyla dekorlar genelde bilgisayar efektlerine dönüşse de oyunculuk ve senaryo kadar figüranlar ve dekorlar da sanatsal açıdan önemlidir.

*****

            Dönem dizilerinin maliyetler yüzünden sinematografik değerinin düşük olmasını anlıyorum. Peki ya günümüzü konu alan dizilerdeki saçmalıklar…

            Eskiden bol ağlamalı Yeşilçam filmlerinde savcıların, avukatların abartılı nutukları zorlama ajitasyon gibi gelirdi. Olur böyle zorlamalar, der, geçerdik. Ama mesela bir boşanma davasının ağır ceza mahkemelerindeki gibi üç hâkim ve bir savcıyla yapılması bilenler için komik gelirdi.

            Çukur dizisini izleyenler bilecektir. Çukur’daki tüm taşınmazların tapuları İdris Koçovalı adına. Diziyi yazanlar, çekenler, prodüktörler, oyuncular, kanal sahipleri… Galiba bugüne kadar hiçbirinin gayrimenkulü olmamış!

            Hadi herhangi bir hukukçuya soracak profesyonel ahlaktan yoksunsunuz diyelim!

            Yahu hiç mi bugüne kadar içinizde bir ev alanınız olmadı?

            Cumali Koçovalı borç para aldığı tefeciye tapuları veriyor, sonra tefeci tapuları Çağatay Erdenet’e veriyor. Çağatay da Cumali’yi tapular üzerinden tehdit ediyor.

            Önce bir veraset ilamı çıkartın. Sonra herhangi bir gazeteye zayi ilanı verin! Ki, olmasa da olur. Mirasçılar olarak yeni tapularınızı çıkartın ve miras oranına göre de gayrimenkullerin hissedarı olun…

            Garibim Selim Koçovalı da, sırf senarist hepimizin cahil olduğunu düşündüğü için tapu senetlerini koruyacağım diye ölsün!

            Ekran tarihinin en geri zekâlı ölümü bu olsa gerek!

            Süpermen filmini izlerken insan hiç uçar mı demiyoruz. Fantastik filmlerde mantık aranmaz. Ama normal bir gerçekliği konu alan bir dizide de fantastik salaklık biraz fazla değil mi?

*****

            Neyi yazacaktık, nerelere geldik!

            Keşke Artuk Bey gibi bir bilim insanı çıksa da şu korona belasına bir çözüm bulsa.

            Bir leğen sıcak su, birkaç parça temiz bez…

            O zaman istediği kadar mutasyona uğrasın şerefsiz virüs!

Yorumlar 6 Yorum