YAZARLAR

Kemalist'in ve muhâfazakarın beton aşkı!

İzmir depreminin faturası birkaç haftaya ortaya çıkacaktır. Şu anda yıkılan binaların sayısına bakıp hasar çok azmış gibi algılanıyor ama emin olun durum göründüğü gibi çıkmayacak.

Cengiz Gülaç
Cengiz Gülaçcengizgulac@nethaber.com

İzmir depreminin faturası birkaç haftaya ortaya çıkacaktır. Şu anda yıkılan binaların sayısına bakıp hasar çok azmış gibi algılanıyor ama emin olun durum göründüğü gibi çıkmayacak.

            Muhtemelen şu an binlerce bina, okul, kamu binası hasarlı. İzmir’in yaralarını sarması en az 3-5 yılı bulacak. Allah devlete zeval vermesin…

            İzmir depremi ülkemizin “insan kalitesinin” aslında eşit olduğunu gösterdi.

            Birçok konuda iktidarlar eleştirilir. Sadece Ak Parti iktidarı eleştirilmiyor, önceki iktidarlar çok daha fazla eleştirildi.

            Ak Parti’nin şansızlığı, nefretin çocuklarının bitmez tükenmez bir kinle saldırıyor olmaları!

            Elbette hakkaniyet ölçüsüyle yapılan eleştiriden daha normal bir hak olamaz. Ancak her şeye rağmen ülkemizin son kırk yılda aldığı mesafeyi kabul etmemiz lazım.

            Son 18 yılda ise tüm engellemelere rağmen Ak Parti iktidarının ülkenin ufkunu çok daha ileri seviyeye götürdüğünü düşünüyorum. Aksini düşünene de saygı duyarım.

            İktidarlar eleştirilirken yerel seçimlere hep kim kazanacak diye bakıldı. Ülkenin en büyük problemlerinden birisinin yerel yönetimler olduğunu göremedik.

            İşte en son İzmir depremi insan kalitemizi acı bir şekilde ortaya koydu.

            Kimse kusura bakmasın ama en küçük belde belediyesinden en büyük şehir belediyesine kadar bu ülkenin en büyük rantları, en büyük imar katliamları belediyeler eliyle yapılıyor.

            Durum o kadar kötü ki meselenin A partisi B partisi olmadığı ortada.

            Antalya’da yapılan birçok belediye başkanının katıldığı bir toplantıda bir ilin belediye başkanı söz alıyor ve şöyle diyor:

            “İmar yetkisi belediyelerden alınsa belediye meclis üyesi adayı bulamayız!”

            Belediyelerdeki imar komisyonlarında, meclis kararlarında sadece kağıt üzerinde bir iki değişiklikle milyonlarca lira rant sağlayabiliyorsunuz. Bir kaleminiz, silginiz varsa ve de yazacaklarınıza onay verecek meclis üyeleri bulabilirseniz yeter!

            İzmir depremi dedi ki;

            “Bu ülkenin Kemalist’inin de muhafazakârının da ortak aşkı betondur!”

            Yaşatmak için olsa neyse!

            Haksız olduğumu mu düşünüyorsunuz?

            Selin Sayek Böke’nin çadır dağıtmak için AFAD hasar raporu istiyor diye attığı iftirayla, enkaz altında bir yavrumuz onlarca saat sonra çıkartılırken, kendi evladına kavuşacakmış gibi çalışanların kalbinden gelen “Allah-u Ekber” nidasının yarattığı rahatsızlığı saymazsak, Ak Parti iktidarı döneminde en az eleştirilen afetin İzmir depremi olduğunun farkında mısınız?

            Çünkü belediyeciliğiyle, yaşam tarzıyla her gün birileri tarafından gözümüze sokulan İzmir’de Kemalistlerin de makyajı silindi de ondan!

            Eurovision Şarkı Yarışması’na katılıyor olsaydık “Aman Beton, Canım Beton!” diye şarkı yazardım!

            Belli mi olur, imar vurgunu uzmanı asrın kaçak yazarı belki de bana vokal yapardı!

            Sonra da yarışmadaki anılarımızı kitaplaştırıp, çağdaş, aydın andropoz amcalarla menopoz teyzelere kitapların her birini 2.500 liraya kakalardık!

MESELE ŞEYMA DEĞİL, SENSİN!

            Şeyma Subaşı diye birisi var!

            Birisi dedim zira kimdir, nedir, ne iş yapar, ne işe yarar, bilmiyorum!

            Ünlü birisiyle evleniyorsun. Sonra boşanıyorsun. Sosyal medyada zevzeklikler yapıyorsun ve ülkenin en çok konuşulan isimlerinden birisi oluyorsun.

            Sonra da İzmir’de deprem olunca bilmem ne bayramını kutlamış diye dertleniyorsun.

            Şeyma kim ki?

            Niye bu kadar dert ediyorsun?

            Ne yaptığından daha çok böylesi bir figürün hayatında yer etmesi daha büyük yanlış değil mi?

            Sanırsın Aziz Sancar ülkesinin acılı bir gününde bir ayıba imza atmış!

            Magazin gerçeğini inkâr edecek değilim ama bu seviye nedir yahu!

            Neyse, Şeyma’yı eleştirmenin milli kültür egzersizi kabul edildiği özeleştirisini yaptıktan sonra merakımı celbeden kısma gelmek istiyorum…

            Şeyma ve onun gibileri takip edip şöhret basamaklarını koşar adım çıkmalarına sebep olan, Engin Ardıç ağabeyin ifadesiyle o lümpen ayak takımı bu tiplerden nasıl bir haz alıyor, onu merak ediyorum!

            Bir araya geldiklerinde ağızlarını gevrek gevrek yayarak şöyle şeyler mi söylüyorlar acaba:

            “Yaa Şeyma’yı gördün müü, yine partilemiş kızım yaa! Yaa inanamıyorrruum bu Şeyma’ya, nassıı kafa bir haaatun!”

            Beceremedim değil mi?

            Fark ettim!

            Muhtemelen bu lümpenlerin velileri de 10-15 sene evvel Ajdar’ı takip ediyordu!

            Ürünlerine şaşırmamak lazım!

Yorumlar 9 Yorum