YAZARLAR

Sevda Noyan olayı ve muhafazakar dönüşüm!

Sevda Noyan'ın Ülke TV'de söylediklerinin de, sonrasında Cüneyt Özdemir'in Youtube kanalında o sözlerini ikrar etmesinin de tartışılacak bir tarafı yok!

Hatice Kübra
Hatice Kübrahtckubra@nethaber.com

Sevda Noyan'ın Ülke TV'de söylediklerinin de, sonrasında Cüneyt Özdemir'in Youtube kanalında o sözlerini ikrar etmesinin de tartışılacak bir tarafı yok!

Günün sonunda geldiğimiz nokta; bu ülkede birilerinin bilinçaltı nasıl darbe hayallerini gizleyemiyorsa, tıpkı onlar gibi bilinçaltını dizginleyemeyen bir kesim daha var. 

Al birini vur ötekine. 

Her iki zihniyetin de memlekete faydası olmadığı gibi büyük zararı oluyor. 

Burayı geçelim...

Benim gündeme getirmek istediğim konu başka.

Sevda Noyan'ın tepki toplayan "Bizim aile 50 kişi götürür, maddi manevi donanımımız var, bizim listemiz hazır" gibi, duyunca insanın aklına "iç savaş ve kaosu" getiren ifadelerden sonra Kanal 7 ve Ülke Tv özür diledi. İktidara yakın birçok isim de bu sözleri yakışıksız buldu. 

Ama gel gör ki yine iktidara yakın başka bir kesim Kanal 7 ve Ülke TV'yi özür diledi diye neredeyse linç etti. 

Hemen akabinde de Ayşenur Arslan'ın yıllar önce "darbe" imalarıyla dolu o konuşması yeniden servis edildi. Üstüne de "bunlar özür diliyor mu, CHP bunlara nasıl sahip çıkıyor! Biz neden özür diliyoruz?" diyerek Sevda Noyan'ın haddi aşan, akıl almaz o sözlerinin arkasında durulması beklendi. 

Şimdi yazacaklarım sadece bu olaya mahsus değil. Bu olay, bir kesimin muhteşem "dönüş/üm/ünü" gözler önüne bir kez daha serdi o kadar. 

Nereden nereye dedirtecek bir hikaye bu aslında ama artık şaşırtmıyor.

Çünkü çıtayı her defasında hayret seviyemizin öyle üstüne taşıyorlar ki hayret bile edemiyoruz, o derece yani. 

MUHTEŞEM DÖNÜŞÜM!

Muhafazakar camia içerisinde bir kesim var ki; bugün gerçekten görmek için ayna karşısına geçip, kendilerine baksalar mümkün değil kendilerinden eser bulamazlar.

Muhtemelen de bu yüzden hiç aynaya bakmıyorlar.

Bu kesim zamanında kızdıkları, kınadıkları, karşı oldukları ne varsa ona dönüştü. 

- FETÖ'cülere kızıyorlardı ne kadar FETÖ taktiği varsa hepsini kullanır oldular,

- Rantçılara, yolsuzluk yapanlara "kul hakkını" hatırlatıp kızıyorlardı, cepleri doldukça kul da hakkı da geride kaldı, en kral rantçı oldular,

- Sekülerlere, Kemalistlere, CHP'lilere kızdıkları ne varsa hepsini misli misli yaptılar. 

Hepsini de "dava için, Allah için, vatan için, birlik için" diye diye yaptılar. 

Ee buraya kadar bilindik hikaye zaten. 

Fakat o da ne? Bunca dönüşüm kesmedi bu arkadaşları! 

Artık "yaptıklarını yaptık iyi tamam da niye yapmadıklarını da yapıyoruz ki, onlar yapmıyorsa biz de yapmayalım" seviyesine geldiler. 

Yani diyorlar ki;

-"İçlerinde ne kadar saçmalayan olursa olsun biri de çıkıp özür dilemiyor, kınamıyor, dışlamıyor, biz niye içimizdeki yanlışları kınıyoruz?  Biz de kınamayalım, hiç sesimizi çıkarmayalım" 

-"Onlar ne kadar yüzsüzse biz daha fazlası olalım, onlar ne kadar arsızsa biz daha fazlası olalım, onlar da ne yoksa bizde esamesi bile okunmasın" 

Vallahi akıl alır gibi değil. 

Bu kadar mı kendinizden geçtiniz, özünüzü kaybettiniz, ahlaktan uzaklaştınız!

Sorsan bunlara çoğu da Aliya İzzetbegoviç hayranıdır ve "Savaş, ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir" sözünü ezbere bilirler.

Yemin ederim hergün sosyal medyadan bize ahlak satan insanlar, "İslam güzel ahlaktır" hadisine inat ahlaksızlıkta yarışmak için depar atıyor.
Bir de bunları alkış kıyamet tasdik eden bir kalabalık var. 

İşin en acısı da ne biliyor musunuz?

Bunca ahlaksızlığa özenmeleri, kınadıklarına dönüşme hevesleri, böyle haysiyetsizlikleri kendilerine yakıştırmaları, geldikleri yeri unutmaları falan değil. Bunları yaparken bu milletin kutsalları ve değerleri üzerinden yapmaları. Kendilerine benzemeyenleri de bu vesileyle itibarsızlaştırmakta hiç zorluk çekmemeleri. 

Bakalım bu arkadaşları indikleri seviye de kesmeyince nasıl bir evrim geçirecekler. 


MAHALLESİZLER MAHALLESİNDEN SESLENİYORUM

Bu toplara girmeyi hiç sevmiyorum aslında.

Böyle yazılar yazınca ya "karşı mahalleye yaranmaya çalışıyorsun" ithamıyla ya da "sen de hep kendi mahalleni dövüyorsun, karşı tarafı hiç görmüyorsun" suçlamasıyla karşılaşıyorum. 

Açıkçası bunlar umrumda bile değil.

Sadece "sen ne ayaksın" diye anlamaya çalışan bir azınlık var. İşte o azınlık, yaftayı yapıştırmadan önce sorma zahmetinde bulunduğu için ufak bir açıklamayı hak ediyor bence. 

Şunu belirtmeliyim ki; benim herhangi bir mahalle aidiyetim yok. Kendimi uzun süredir bir mahallenin sakini olarak görmüyor, bundan da memnuniyet duyuyorum.

Şu saçma sapan ortamda mahalle aidiyeti insana pranga olmaktan başka bir işe yaramaz. Net!

"Ama taraf olmayan bertaraf olur" diyeceksiniz.

Çok doğru, mahalleler arası bir kavga çıksa en çok dayağı benim gibi mahallesizler yer oturur herhalde. Napalım bu da özgürlüğün bedeli. 

Bu demek değil ki bir "tarafım" ya da "aidiyetim" yok. Sadece "mahallem yok" diyorum. Burayı iyi anlayın lütfen. 

Yoksa benim aidiyetim de tarafım da; inandığım değerlerim, kendi doğrularım ve ilkelerim.

Güçlüden değil haklıdan yana olmaya,  adalet ve vicdanını kaybetmemeye, her daim iyiliğin kazanacağına, özetle müslümanca bir duruşa inanıyorum. Ne kadar becerebiliyorum Allah bilir ama en azından azmim ve gayretim bu yönde. 

Son yıllarda özellikle muhafazakar/dindar camia içerisinde bir "mahallesizler" ordusu oluşmaya başladı onu da söyleyeyim. Yani sesleri çıkmasa da "mahallesizler mahallesi" giderek büyüyor. Bu da işin ironisi olsun. 

OLMADI FATİH ALTAYLI

Sevda Noyan'ın akıl tutulması sözlerine bin çeşit tepki verilebilecekken Fatih Altaylı'nın Noyan çiftinin özel hayatını gündeme getirerek bel altı vurması olmadı. 

Hele ki ortada böyle defolu ifadeler varken ve bu fikirleri yine fikirle dövebilecekken Fatih Altaylı çirkin bir klişeyle işin kolayına kaçmış. 

Geçmişte öyleymiş de, böyleymiş de... 

"Bize ne kardeşim özel hayatlarından, konunun özel hayatlarıyla ne alakası var?" deyip geçemedi. 

Ayıp etti! 

Ne olursa olsun aradan seneler geçmiş, evli barklı, torun sahibi bir kadının "metres" diyerek dünden bugüne bir göndermeyle aşağılanması kabul edilemez. 


65 YAŞ VE ÜSTÜNÜN NEŞESİ

Tam 50 gündür evden çıkamayan 65 yaş ve üzerindeki vatandaşlar nihayet dün 4 saatliğine sokağa çıktı. 

Uzun süredir çocuk cıvıltısından uzak olan o parklar resmen 65 yaş üzerindeki teyze ve amcaların içindeki çocukla doldu taştı. 

Kaydıraktan kayanlar mı dersiniz, salıncakta sallananlar mı...

Öyle güzel görüntüler çıktı ki ortaya, valla iyi sabrettiler ve kısıtlı da olsa sonuna kadar bu izni hak ettiler dedirtti. 


twitter.com/Htckubra 

Facebook Hatice Kübra 

Instagram Hatice Kübra

Yorumlar 6 Yorum