YAZARLAR

Başörtüsü yasaklansa...

Başörtüsünü niçin taktığını bilmeyen bir nesil ortaya çıkarttık gücün ve iktidarın elimizde olduğu son 18 yılda...

Muhammet Affan Polat
Muhammet Affan Polatmuhammetaffan@nethaber.com

Geçtiğimiz hafta, içinde bulunduğum ortamda bir muhabbet açıldı. Muhabbeti açan Nethaber Genel Müdürü ve Türkiye Gazetesi yazarı Süleyman Özışık.

Sosyal medyadan gelen yorumlardan birini okudu. Yorumda başörtüsü için aynen şöyle yazıyordu: “Keşke yeniden yasaklansa da kıymetini anlasak”

Konu hakkında bana da fikrim sorulunca aynı görüşte olmadığımı şu sözlerle ifade ettim: ‘’Başörtüsü tekrar yasaklanırsa, sokaklara çıkıp protesto edecek pek fazla kimse olmaz. Hatta başını örten pek çok kişi yasaktan destek alarak örtüyü çıkarıp bir kenara atar. Çünkü biz 28 Şubat’taki o inancı, o ruhu kaybettik”

Süleyman Özışık bu sohbetimizi aynı şekliyle Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde “Galiba haksız değil'' notuyla paylaştı.

Altına onlarca yorum gelmiş...

Bu konuyu benimle daha derinlemesine tartışmak isteyenler oldu. Hak verenler de vardı fazla karamsar olmakla suçlayanlar da.

Arkadaş, eş, dostla konuştuklarımızı sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki başörtüsü, davanın önemli bir mihenk taşıydı. Lakin bizzat kendisi değildi.

Bunu idrak edemediğimiz için başörtüsünü kazanınca davanın selamete erdiğini sanarak dümeni bıraktık.

O davanın bilincinde olanlar geçmişte yaşanan onlarca zulme baş kaldırarak hürriyet sancağını önce İstanbul’un yedi tepesine sonra Türkiye’nin yedi bölgesine diktiler.

Okullara almadıkları başörtülü öğrenciler bugün en güzel üniversitelerde hak ettikleri eğitimi alabilmek için yılmadan çalıştılar, çabaladılar.

Onlarca gencimiz İslam’ın emrinden çıkmaları için ikna odalarında ikna seanslarına tabi tutuldular.

İmam Hatip öğrencileri hor görüldü. Gerici dendi, yobaz dendi, örümcek kafalı diye dalga geçildi.

Lakin onlar yine de Allah’ın emrettiği çizgiden sapmadan iman dolu göğüsleriyle hakkı ve hakikati savundular.

Ama nasıl?

Tavizsiz!

Bilir msiniz bilmem...

Eşref Ziya Terzi dönemin acıklı hadiselerine bakarak bir şarkı yapar.

O şarkının adı Ağlama Karanfil...

Karanfilden kasıt hayalleri ve umutları ellerinden zorla alınmaya çalışılan bir nesil.

Şarkının sözlerinde geçen şu kısım beni her dinlediğimde çok duygulandırır:

''Ağlama karanfil,

Beni de ağlatma, sil gözyaşlarını,

Yeşerecek sevdan kutlu doğumlarla,

Körpe dudaklarla.

Aldırma söylenen o sözlere,

Sen dağıt etrafa mis kokunu,

Umudu, sevgiyi, özlemlerini,

Ve hasretleri.''

***

O dönem Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı siyasi iklim ve Necip Fazıl gibi üstatların başını çektiği fikir kervanı, binlerce gencimize ufuk açmıştı.

Cesaret ve direniş ruhu vermişti.

O günlerde imkânsızlık, binlerce yeni umuda gebe aydınlık yarınların garip bekçisi olarak avcumuzun içine tutuşturulmuştu.

İmkan yoktu!

Fırsat yoktu!

Engel çoktu!

Lakin o zamanlar biliyorduk ki iman varsa imkan da vardır!

İşin şuuruyla hareket ediyor, davayı kimsenin diline düşürmeden tertemiz sinemizde yarınlara taşımaya çalışıyorduk.

Peki ya geldiğimiz nokta?

Bana soruyorlar sen niye bu kadar karamsar bakıyorsun diye.

Bana bunu soranlara ‘Ben karamsar bakmıyorum sadece sizler gibi keyifli birer Polyanna değilim o kadar’ diyorum.

Zira şu gidişata baktığınızda ümitlerinizi yeşertecek bir manzara görebiliyor musunuz?

Allah aşkına söyleyin bana!

28 Şubat ikliminde büyüyen neslin hangi vasfı var bugünkü genç kuşakta?

Bugün 28 Şubat'ta yaşadıklarımızı Allah göstermesin bir daha yaşasak ne olurdu acaba?...

Çok merak ediyorum şimdiki gençlerimiz ikna odalarından isyan ederek mi ayrılırdılar yoksa başörtüsünü çıkarmaya ikna olmuş olarak mı?

Kusura bakmayın lakin birileri gibi iyi düşün iyi olsunculardan değilim.

Binlerce emek ve mücadeleyle kazanılan başörtüsü meselesi maalesef anlamını yitirmiş ve yalnızca bir bez parçasına dönmüş durumda.

Unutmayın bir şeyi niçin yaptığınızı bilmiyorsanız ondan vazgeçmek için önünüzde hiçbir engel yoktur.

Başörtüsünü niçin taktığını bilmeyen bir nesil ortaya çıkarttık gücün ve iktidarın elimizde olduğu son 18 yılda...

Şu işin öz eleştirisini layıkıyla yapmamız lazım artık. Yoksa bu konuyu halının altına süpüre süpüre yarın kocaman bir ‘eyvah’ ile karşı karşıya kalacağız.

Dürüst konuşalım, biz bizeyiz...

Başörtüsü bugün yasaklansa şimdiki gençler tepkilerini göstermek için kaldırmaları gereken ellerini nargile kafelerdeki marpuçtan ayırabilir miydiler?

Yahut her köşe başına açtıkları ‘muhafazakâr’ butiklerin kepenklerini indirip üniversite önlerinde sabahtan akşama kadar nöbet tutar mıydılar?

Gelecek eleştirilere şimdiden cevap olsun diye söyleyeyim ki kesinlikle bir genelleme yapmıyorum. Beni bu kadar rahatsız edenlerin kılık kıyafetini tarif ettirmek zorunda bırakmayın...

Hangi tiplerden bahsettiğimi anlıyorsunuz.

Ama ben tüm bunlara rağmen asla gençlikte suç bulmuyorum.

Eğer bir suç aranacaksa onlarca zulme bizzat şahit olmuş fakat varlık döneminde rehavete kapılarak yarının neslini büyütememiş anne ve babalarda aranmalıdır.

Bugünden tezi yok yarına yepyeni bir nesil büyütmek icap ediyor.

Yoksa gelecekte etrafına hürriyetin mis kokusunu umudu, sevgiyi, özlemlerini ve hasretlerini müjdeleyecek kimseyi bulamayacağız...

Kısacası şarkıda geçtiği gibi bu dertle dertlenip gözyaşı akıtan karanfiller dahi kalmayacak.

Allah göstermesin…

 

 

 

Yorumlar 2 Yorum