YAZARLAR

Türkiye'ye karşı Libya İttifakı

Libya tezkeresi meclisten AK Parti ve MHP’nin oylarıyla geçerken, Millet İttifakı’nın paydaşları CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP ‘Hayır’ oyu kullandılar.

Muhammet Affan Polat
Muhammet Affan Polatmuhammetaffan@nethaber.com

Libya’yla yapılan münhasır ekonomik bölge anlaşmasının hemen ardından Türkiye, Libya’ya asker gönderilmesi konusunda harekete geçti.

Bu tezkereyle birlikte Türk askeri, Mustafa Kemal’inde bizzat katıldığı Trablusgarp Savaşı'ndan 107 yıl sonra tekrar Libya topraklarına gidecek.

Tezkere meclisten AK Parti ve MHP’nin oylarıyla geçerken, Millet İttifakı’nın paydaşları CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP ‘Hayır’ oyu kullandılar.

Halbuki muhalefet cephesi, Türkiye ile Libya arasında iki ülkenin deniz sınırlarında ortak faaliyet yapılmasını öngören anlaşmayı doğru bulduklarını dile getirmekle kalmayıp HDP haricinde diğer ortaklar olarak mecliste de destek vermişlerdi.

Bildiğiniz üzere Türkiye o anlaşmayı BM tarafından da meşru kabul edilen Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle imzalayarak Akdeniz’deki menfaatlerini garanti altına aldı.

Lakin bugün gelinen noktada Türkiye’nin anlaşma yaptığı Mutabakat Hükümeti darbe girişimiyle karşı karşıya…

Hafter güçleri meşru hükümeti devirmek için var gücüyle bastırıyor.

Peki Hafter’in arkasında kim var?

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’ye darbe yaparak Mısır’ın başına geçen Sisi var...

Medine müdafaasının kahramanı Fahrettin Paşa’ya ‘hırsız’ diyen ve Türkiye düşmanlığını her fırsatta dışa vuran Birleşik Arap Emirlikleri var...

Orta Doğu’da Büyük İsrail’i kurmak uğruna bölgeyi kan gölüne çevirmeye ant içmiş İsrail var...

Ve son zamanlarda ABD ile aralarından su sızmayan Suudi Arabistan var…

İstanbul’a gelerek Ekrem İmamoğlu’yla görüşen Yunanistan Dışişleri Bakanı’nı da unutmamak lazım.

Zira Yunan bakan, İstanbul’a Libya’daki darbeci Hafter’in yanından gelmişti…

Sonuç olarak eğer Libya’daki meşru hükümet, Hafter’e ve arkasındaki kirli ittifaka mağlup olursa Türkiye’yle yapılan anlaşma öyle veya böyle sekteye uğratılmak istenecek.

Bu sebeple Libya’daki meşru hükümet her ne olursa olsun iktidardan düşmemeli.

İşte tam da bu nedenle Türk ordusu öncelikli olarak kendi menfaatlerini tesis etmek amacıyla Libya’daki meşru hükümeti şer ittifakına karşı korumak için yola çıkıyor.

Mehmetçik’in Libya çıkarması, Hafter ve arkasındaki güçler kadar bizim muhalefeti de rahatsız etmiş görünüyor.

CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay, Libya’ya asker değil, diplomat gönderin diye saçma sapan bir açıklama yaptı.  

Allah aşkına, deniz yetki alanı anlaşmasını yaptığımız meşru hükümet darbeyle devrildikten sonra sanıyor musunuz ki Türk diplomatları o ülkede bir dakika tutarlar…

Bunu düşünemeyecek kadar milli şuurdan mahrum kaldılar.

Zaten geçmişte yaptığı bir açıklamada da ‘’Bu hükümet dünyanın en doğru işini de yapsa, biz alkışlamayız’’ demişti.

Bırakın alkışlamasınlar.

Hem Suriye meselesinde de aynı sözleri söylememiş miydiler?

Mehmetçik Suriye'ye operasyona gittiğinde ‘’Ne işimiz var Suriye'de?’’ diyenler bugün de aynı şekilde ‘’Ne işimiz var Libya’da?’’ diyorlar.

Bir Allah kulu da demiyor ki ‘’Hafter’in arkasında İsrail’in, BAE’nin, Yunanistan’ın ne işi var?''

Bunu soran yok!

İşleri güçleri Türkiye’de takoz muhalifliği yapmak…

Amerika, İsrail ve Avrupa ülkeleri gibi egemen güçlerin Filistin’de ve Mısır’da yaptıkları ortada...

Menfaatleri uğruna bütün Birleşmiş Milletler kararlarını çiğneyerek işgalleri görmezden gelebiliyor, darbeci iktidarları meşru kabul edebiliyorlar.

Bu uğurda iç savaş çıkarabiliyor ve olaylara doğrudan müdahil olabiliyorlar.

Siz bu politikayla ortalığı yangın yerine çeviren filler ordusuna karşı nasıl baş edeceksiniz?

Kaplumbağa gibi kavuğunuza mı çekileceksiniz?

Yahut deve kuşu gibi kafanızı kuma mı gömeceksiniz?

Nereye kadar?

Türkiye, Suriye meselesini görmezden gelerek ‘’Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ mantığıyla hareket etseydi o yılan, kafasını bir gün İzmir'den, bir gün İstanbul'dan, bir gün Trabzon'dan, bir gün Ankara’dan çıkaracaktı.

Muhalefetin saçma sapan önerilerine kulak asmayarak bu tehlikeyi savuşturduk...

Onlara kalsa hiç savaşa girmeden, sahaya çıkmadan, teröristlerin kulaklarına ‘’Hadi barışın’’ diyerek çözüm yolları arayacaktık.

Sonra mı?

ABD destekli terör örgütü, Türkiye'nin güney sınırı boyunca bir terör devleti kuracaktı ve o dakikadan sonra kırk yıldır mücadele ettiğimiz PKK ile sınır hattı boyunca boydan boya Hatay’a kadar savaşacaktık...

Belki on, belki yirmi yıl daha Türkiye’nin kafasını kaldırmaya vakti kalmayacaktı.

Birileri de bu dönemde, bir yandan büyük İsrail’i kurmak için güney sınırımızın altında harekete geçerken aynı zamanda da Akdeniz’de bulunan doğal gaz ve petrolü birbirlerine peşkeş çekeceklerdi.

Suriye, Libya ve Akdeniz meselesi birbirinden ayrı hadiseler değiller...

Dün Suriye'ye niçin girdiysek bugün Libya'ya da o yüzden gidiyoruz.

Ha! Gitmezsek ne mi olur?

Bugün nasıl sınırın bize taraf olan yerinden Rusların Kamışlı da çıkardıkları petrolü izliyorsak, yarın Antalya sahillerinde oturup İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın döşediği boru hattından geçen doğal gazı ve akan petrolü izleriz.

Bunu isteyen varsa iyi seyirler dileriz.

Lakin biz bu sahnede figüran olmaktan bıktık.

Artık başrolü oynama zamanı…

Allah Türk ordusunu korusun.

Amin...

 

 

Yorumlar