YAZARLAR

Can Ataklı’ya acilen kayyum atanmalı

Bazen, tuhaf fikirli insanlar için, "şunun kafatasını açıp içine baksam" diye düşünürüm. Can Ataklı da bunlardan birisiydi. Vazgeçtim, Çünkü söz konusu şahsın kafatasının içine baktığımda neyle karşılaşacağımı tahmin ediyorum da ondan.

Söze bodoslama dalayım.

Can Ataklı sen, Sayın Cumhurbaşkanına hitaben kullandığın kelimeyi, eğer varsa evladına karşı kullanmaya cesaret edebilir misin?

Daha açık sorayım, mesela evladına, sana verdiğim harçlığı ne yaptın lan, diyebilir misin?

Eskaza bir gaflette bulunup desen bile, aldığın cevabı köşende, programında açıklayabilir misin?

Ben yanıtlayayım, bu üslupla evladınla konuşamayacağın gibi, potansiyel cevabı da paylaşamazsın.

Bazen, tuhaf fikirli insanlar için, "şunun kafatasını açıp içine baksam" diye düşünürüm.

Can Ataklı da bunlardan birisiydi.

Vazgeçtim, bugünden sonra Can Ataklı için artık öyle düşünmüyorum.

Neden mi?

Çok basit. Çünkü söz konusu şahsın kafatasının içine baktığımda neyle karşılaşacağımı tahmin ediyorum da ondan.

 Can Ataklının, reklamın iyisi kötüsü olmaz, kabilinden işi deliliğe vurduğu bilinmeyen bir şey değil.

Tanınır bir gazetecinin sözden, kelimeden ziyade delilikten medet umması ayrıca incelenmesi gerekilen bir konu olduğunu not düşerek, Ataklı’nın son seviyesizliğini birkaç cümle ile özetleyeyim.

Sayın gazeteci, sözde deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisinin nerede kullanıldığının hesabını soruyormuş.

Tamam bunda yanlış yok.

Ama üsluba bakın...

Lan, lan dediği kim?

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı.

Kaldı ki, hiç kimse için kullanılmaması gerekilen bir hitap şekli.

Ve şimdi ikinci perde.

Sosyal medyada, mağdurum da mağdurum, nidalarıyla dolaşıp duruyor.

Soruşturma açılacakmış, emniyete gitmiş vs. görende büyük bir gazetecilik başarısına imza atıp, bundan dolayı haksız yere soruşturmaya uğradığını zannedecek.

Oysa yaptığı, reklam beklentisiyle aymazlıktan başka bir şey değil.

Bu kelime için özür diliyorum.

Yok, yok Can Ataklıdan değil.

Değerli okurlarımdan.

 

 

 

Vay anasını sayın okurlar

Sosyal medyada ardarda iki video dolaşmaya başladı.

Birisi Sayın Kılıçdaroğlu’nun, diğeri ise Sayın Başbuğ’un.

Tamam videolar 2014’ten ve 2018’den.

Sosyal medya böyle bir şey işte.

Olayları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyor.

Ama konular ilginç.

İlginç olmasının ötesinde, bugün de irdelenebilecek türden.

Çünkü, Sayın Kılıçdaroğlu halen CHP’nin başında.

Çünkü, Sayın Başbuğ halen, emekli oldum deyip, köşesine çekilmiş değil.

Retoriğin annesinden emdiği sütü burnundan getiren ilk cümleler Kemal Kılıçdaroğlu’na ait.

Yıl 2018 meclis’te grup konuşması.

Ne diyor Kemal Kılıçdaroğlu?

Hani şu tosuncuk vardı ya, halkı dolandırıp yurtdışına kaçan Çiftlik bankın sahibi.

Kılıçdaroğlu’na göre mağdurlar, paralarını BBDK'dan alabilirlermiş.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasetten önceki mesleği neydi?

Kendi deyimiyle, hesap uzmanıymış.

Yani hesabı, parayı, bankaları, BBDK'yı bilen birisi.

En azından, öyle olması beklenir.

Kafamda deli sorular.

Şimdi benim Kılıçdaroğlu’na şu soruyu sormam garip kaçar mı?

Hadi, ben sorayım siz karar verin.

Sayın Kılıçdaroğlu, seksenli yıllarda Ankara Üniversitesi Göz Bankası Hastanesinde gözümden başarısız bir ameliyat geçirmiştim.

Çiftlik bank mağdurlarına BBDK'ya başvurmaları için verdiğiniz icazetten,  Göz Bankası mağduru olarak ben faydalanabilir miyim?

 Belagat’in boynunu büken birkaç cümlede İlker Başbuğ’dan, yıl 2014.

Yer, Foxtv çalar saat programı.

Konu, Atatürk.

Söz  dönüp dolaşıp Atatürk’ün içki içmesine geliyor.

İlker Paşa’nın Atatürk’ün içki içmesi ile ilgili alıntı yaptığı cümleler şu mealde.

Atatürk içki içiyordu ama bir gerekçesi vardı.

Sebep, çok hızlı çalışan beyninin kendilerini rahatsız etmesi.

Yani özetlersek, Atatürk ilaç maksatlı alkol alıyormuş.

Benim sayın paşamdan be paşam gibi düşünenlerden bir ricam var.

Lütfen doğumundan ölümüne, Atamızın tarihini olduğu gibi anlatın.

Varsa günahlarıyla, sevaplarıyla birlikte.

İnanın bu halkın, çok az bir kısmı hariç; Atatürk’le, Atatürk’ün içkisi ile hiçbir sorunu yok.

Aksi halde, böyle olması istenmese de, hem Atatürk’e zarar verilmiş oluyor hem de Atatürk düşmanlarının ellerine koz tutuşturuluyor.

Bakın ben kendimle ilgili küçük bir örnek vereyim.

15 yaşıma kadar, Kurtuluş Savaşını balta ve kazma ile savaştığımızı düşünüyordum.

Çünkü öğretmenlerimiz öyle öğretmişti.

Kurtuluş savaşında uçaklarımız olduğunu 25 yaşından sonra öğrendim.

Çünkü hiç söylenmemişti.

Kanımca konuşmanın bir başka yanlışı da şu.

Alkol 18 yaş, bazı ülkelerde 21 yaş üzeri içeceğidir.

Belli saatlerde ve belli günlerde satılması yasaktır.

Hatta reklamı da yapılmaz.

Şimdi bu sözlerinizden yola çıkan gençler, Atatürk’e iyi geliyordu, zaten İlker Paşa’da hiçbir sorun görmeden medya önünde anlatabiliyor.

O zaman bizim içmemizde de sorun olmamalı, şeklinde düşünmezler mi? 

Yaşı 40’ın üzerinde olanlar hatırlarlar.

Milli futbol takımımız İngiltere ile meşhur bir maç oynamıştı.  

Tam sekiz tane gol yemiştik.

Karşılaşmayı anlatan spikerin sekizinci golümüzü yedikten sonra kullandığı bir cümle vardı.

Şimdi ben de bu videoların üzerine onu tekrarlayacağım.

Vay anasını sayın seyirciler.

Yorumlar 1 Yorum