YAZARLAR

Canan Kaftancıoğlu "Çirkin Ördek Yavrusu" gibi

Türkiye hem ekonomik hem de siyasi olarak Akdeniz'den çekilsin. Sonra ne olacak? Olacakları bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Beyler, Tıpkı 100 yıl öncesinde "Türklerin topraklarını" paylaştıkları gibi bugün de "Mavi Vatan'larını" paylaşacaklar.

Canan Kaftancıoğlu yanlış çanta gibi duruyor. Kadın okurlarım beni daha iyi anlayacaklardır. Hani en güzelinden bir elbise giyersiniz, onun altına en kalitelisinden bir ayakkabı eklersiniz, yetmedi kıyafetinizle uyumlu en ideal takıları takarsınız ama çok değerli, çok kaliteli olsa da elinize aldığınız çanta, "Damüstünde saksağan vur beline kazmayı" durabilir.

İşte Canan Kaftancıoğlu'da CHP içerisinde, doğru değil gibi duruyor.

Hayatım boyunca sürekli şu iki şeyi savundum.

Birincisi, kadınlar hak ettikleri yerlerde değiller.

İkincisi, tamam konumuzla alakası yok ama, görme engelli birisi olarak bunu yakından yaşadığım için yazıyorum, engelliler görmezlikten geliniyor.

Kadınlara, özellikle kariyer bağlamında bu kadar çok haksızlık yapıldığı bir ortamda, adı sanı bilinmeyen Canan Kaptancıoğlu Türkiye’nin en büyük kentinin CHP İl Başkanlığı koltuğuna oturdu. Üstelik kimsenin beklemediği bir şekilde.

Eyvallah, kadınların siyasette üst düzey görevlerde yer alması çok olumlu. Ayrıca, herkes çekirdekten partili olacak değil ya, bazıları da trene yoldan binebilir. Bunlarda sorun yok.

Sorun büyük bir göreve gelen kadının, trene yoldan binen siyasetçinin bindiği trenin yanlış olması. Yanlış olduğunu nereden mi biliyorum?

Bir CHP’nin 97 yıllık söylemlerine bakın, birde Canan hanım'ın 2 yıldır söylediklerine.

Canan Kaftancıoğlu son incileriyle CHP değerleri bağlamında Nirvana‘yı zorlamış durumda.

Hanımefendi Atatürk demeyi doğru bulmazlarmış. Neden?

Cevap, kem küm... Canan hanım, "Çirkin Ördek Yavrusu" hikayesini bilirsiniz.

Belki siz güzel bir sosyalist olabilirsiniz ama çirkin bir CHP’li, çirkin bir Atatürkcüsünüz. Sayın Kaftancıoğlu benden size akıl olmaz. Belli ki aklı nazar etmeyenlerdensiniz. Yani, yalnız ve yalnız kendi aklınızı beğenirsiniz. Olsun yine de söyleyeceğim.

Ayar çekmeye çalışmanıza gerek yok. Çünkü Atatürk’ün yeri bellidir. Bence siz kendi yerinizi gözden geçirmelisiniz.


Türkiye’nin Akdeniz’deki anahtarı Libyadır.


Her şeyin bağlamından kopartıldığı günlerden geçiyoruz. Öyle ki, namus kavramı bile namussuzun kimin mahallesinden olduğuna bakılıp değerlendiriliyor.

Başka söylemle, namusa bile namusu kaybettirirdi. Böylesine yozlaşmışlığın ortasında siyaset de ağzının payını almaz mı? Elbetteki alır hemde, vatan, millet, ülke çıkarları ve bir çok şey daha hak getire denilerek.

Zaman zaman yazılarımda değiniyorum, küresel ekonomik sıkıntılar ve Korona Virüs salgını bir yana, Türkiye’nin merkezinde bulunduğu coğrafya yüzyılın ardından, müflis bakkalın eski defterleri karıştırması benzeri, yeniden paylaşma alanına çevrildi.

Dikkatinizi çekti mi? Doğu Akdeniz’de Bir şeyleri kendisine hak gören bütün devletler, ağız birliği yapmışlar gibi aynı şeyi söylüyorlar. Ne diyorlar?

Türkiye hem ekonomik hem de siyasi olarak Akdeniz'den çekilsin. Sonra ne olacak? Olacakları bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Beyler, Tıpkı 100 yıl öncesinde "Türklerin topraklarını" paylaştıkları gibi bugün de "Mavi Vatan'larını" paylaşacaklar.

Tamam yurt dışındakileri anlıyorum, ya yurt içindekiler ne diyor?

Elbetteki ikiye ayırmak lazım. Birinci grubu herhalükarda "Ak Partiyi destekleyenler ve konu vatansa siyaseti bir yana bırakırım,"diyenler oluşturuyor.

İkinci gruptaysa sayıları az olsada sesleri yüksek çıkan, "Erdoğan zarar görsün de ne olursa olsun" muhalifliği kanına işlemişler ve bu devletin evladı olduklarına inanmam için kan tahlili isteyeceklerim yer alıyor.

Gerçekten onlarınki, elbetteki ikinci gruba girenleri kastediyorum, tam bir sıkışmışlık durumu. Neden mi sıkışmışlar? Söyleyeyim.

Vatansever görünmeye çalışılırken muhalif olmak zor işde ondan. Şöyle açayım, mesela "Doğu Akdeniz konusunda, doğrulara doğru deseler Erdoğan kazanacak, yanlış deseler vatan hainliği" ile suçlanacaklar.

Tamda bu ortamda Akdeniz’de yaşananların, önümüzdeki yıllarda uluslararası ilişkilerle az çok alakası olan bütün fakültelerde ders şeklinde okutulacağını İddia etmek yanlış olmaz. Doğu Akdeniz’de hem siyaset var hem diplomasi. Hem savaş var hem masa. Hem asker var hem sivil.

Evet Akdeniz gelecek günlerde yeni gelişmelere gebe. Türkiye kozlarını yerinde kullanabilirse haklarını maksimum oranda alabilmesi mümkün.
Tartışmasız Türkiye açısından doğu Akdeniz’in anahtarı Libyadır.

Hemen hemen bütün olaylar Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmalardan sonra kızışmadı mı? Evet kızıştı.

O halde Akdeniz konusunda Libya Türkiye için olmazsa olmazdır. Başka söylemle, nasıl 108 yıl önce Trablusgarp'ın kaybedilmesi Osmanlı’nın kaderini çizmişse, bugün de Libya’nın durumu Türkiye’nin kaderini çizecek.

Yorumlar