YAZARLAR

CHP’li şeylerin yaptığı vekalete ihanet

Sayın vekiller, belki geçen zamanın kelimelerde anlam kaymasına yol açması nedeniyle milletvekilliğini pahalı elbiseler giyerek, servet değerindeki arabalar kullanarak, lüks dairelerde oturarak, millete tepeden bakarak, onları bidon kafalı görerek yerine getirilen görevin adı olduğunu zannediyorsunuz ama işin aslı öyle değil. Siz bu milletten, bu milletin adına, bu milletin lehine siyaset yapmak, kanun çıkartmak için vekalet aldınız.

Konuya bodoslamasına dalayım.

Engin Altay ve İbrahim Kaboğlu.

Siz milletvekilisiniz ya, ünvanınız öyle görünüyor, gayemiz bu millete vekâlet etmek olmadığına göre ki sözlerinizden o anlaşılıyor, sizler neyin vekilisiniz? Benim güzel ülkemin hiçbir zaman gündemi sakin olmaz.

Bu seferde ağırlıklı olarak Libya ve Ayasofya'yı konuşuyoruz.

Libya’nın yetkili hükümetiyle Türkiye‘nin yaptığı anlaşmaların sonucunda destan yazan Türk askeri, o kahramanlıkların neticesinde Türkiye’nin hanesine kaydettirdiği paha biçilemez kazanımlar.

Ayasofya, 1934 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla müze yapılan muhteşem caminin, tekrardan resmi cami statüsüne dönüştürülmesi söz konusu.
İşte bu konularda iki CHP’li milletvekilinden yapılan, akıllara ziyan diyeceğim ziyana yazık olacak, açıklamalar.

İlk açıklama Libya'yla ilgili. Kimden?

CHP’nin pek ve çok Sayın İstanbul Milletvekili ve yöneticisi Engin Altay’dan.

Ne diyor beyefendi?

Diyorlar ki Erdoğan Libya petrolünün peşinde, buna izin veremeyiz.

İkinci aynı değerdeki rezilliği taşıyan açıklama Ayasofya'yla alakalı.

Açıklama yine pek ve çok Sayın CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'dan.

Bu beyefendi ne demiş, hem de TBMM kürsüsünden, "Ayasofya zaten müze, öyle kalsın hatta Sultanahmet Camii'ni de müze yapalım, onlar şeydir."

İbrahim Kaboğlu, sözüm size hani bir türlü tanımlıyamayıp, Ayasofya ve Sultanahmet için "şey" dediniz ya bence, "şey" sizsiniz.

Çünkü Sultanahmet gibi Ayasofya gibi bu milletin eşsiz değerlerini, kaldı ki Sultanahmet Camii'nin şeyleştirilmesine Yunanistan bile cesaret edemiyor, şeyleştirmek ancak ve ancak "şey" olmakla açıklanabilir.


Engin Altay, bu sözüm de size.

Libya Cumhurbaşkanı Fayiz es-Serrac, "Türkiye‘nin petrol ihtiyacının tamamını karşılamaya hazırız" derken, siz kalkıp "Erdoğan Libya petrolünün peşinde, buna izin veremeyiz" demekle yaptığınız şeyliğin feriştahı değil mi?

Sayın vekiller, belki geçen zamanın kelimelerde anlam kaymasına yol açması nedeniyle milletvekilliğini pahalı elbiseler giyerek, servet değerindeki arabalar kullanarak, lüks dairelerde oturarak, millete tepeden bakarak, onları bidon kafalı görerek yerine getirilen görevin adı olduğunu zannediyorsunuz ama işin aslı öyle değil.

Siz bu milletten, bu milletin adına, bu milletin lehine siyaset yapmak, kanun çıkartmak için vekalet aldınız.

Başka söylemle, ünvanınızdaki milleti biliyorsunuz, en azından bildiğinize inanmak istiyorum, vekil de milletin vekaletini taşıyandır.

Hangi millet?

Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışında yaşayan Türkler.

Bakın bir avukata vekalet verseniz ve o avukat sizin çıkarlarınızın aleyhine çalışsa ne olur biliyor musunuz?

Kesinlikle biliyorsunuz fakat ben yine de tekrarlayayım, en az üç suçtan yargılanır.

Güveni kötüye kullanmak, görevi kötüye kullanmak ve vekillik görevini kötüye kullanmak.

Aynı zamanda kamu görevlisi olması nedeniyle de farklı değerlendirilir.

Tek değişiklik sizlere vekaletin sandıkta verilmesi.

O zaman şöyle sorayım, açıklamalarınız müvekkilleriniz, yani milletin menfaatleriyle ne kadar uyuşuyor?

Yaptığınız, Türk milletinin belki de gelecek 300 yılının çıkarlarını korumak yerine, şahsi ve siyasi beklentilerinizle hareket etmek değil mi?

Ve saygıdeğer beyefendiler sizlere son sorum, Yunanistan tekrardan İzmir’i isteme cüretini gösterirse, Rusya ve Ermenistan ülkemizin doğusundan hak iddia ederse, Suriye ve Fransa, yeniden Hatay bizimdir derse; bu kutsal, her metrekaresi için kan dökülmüş vatan parçalarını da olayı bir şekilde punduna getirip şeyleştirecek misiniz?

Yorumlar 3 Yorum