YAZARLAR

İletişimsizlik en büyük engel

Engellilerle iletişim konusunda bilginiz yoksa ki engelli ya da engelli yakını değilseniz ya da Allah vergisi bir dahiliğiniz yoksa kesinlikle bilmiyorsunuz, engellilerle doğru iletişim kuramazsınız.

Eğer engelsizseniz bilin ki engel sizsiniz.

Çok ciddi bir iddia olduğunu düşünebilirsiniz. Evet haklısınız. İddiamda çok ciddiyim.

Şöyle anlatayım, engeliniz yok Cumhurbaşkanısınız, engeliniz yok Bakansınız, engeliniz yok Belediye Başkanısınız, Milletvekilisiniz, Bürokratsınız, sanat veya meslek erbabısınız ya da sokaktaki vatandaşsınız.

İnanın bana engellilerin tek engeli sizlerin bilerek ya da bilmeyerek yaptığınız yanlışlardır.

Biraz daha açayım, Cumhurbaşkanısınız ama engellilerle ilgili bir politikanız yok.

O zaman engel sizsiniz.

Bakansınız fakat varolan politikayı doğru dürüst hayata geçiremiyorsunuz.

O halde engel sizsiniz.

Belediye Başkanısınız, sorumlu olduğunuz şehirde gezmek için komando eğitimi almak gerekiyor, bakın siz de engelsiniz.

Bürokratsınız, engellilerle ilgili kanunları bilmiyorsunuz veya umurunuzda değil, alenen engelsiniz.

Meslek sahibisiniz, mesela inşaat mühendisi, çizdiğiniz projeler T cetveli ile parmaklarınıza parmaklarınıza vurmaklık, engelin önde gidenisiniz.

Velhasıl işin özeti, engellilerin engeli aslında işini gerektiği gibi yapmayan insanlardan başkası değil.

Engelinizin olması mevcut şartlar altında gerçekten zor iş. Yukarıda da değindim, hangisini yazsam ki. Sonuçta kaleme aldığım köşe yazısı. Yani eti budu belli. Bu nedenle ben de sadece iletişim sorununu seçtim.

Bakın iletişim deyip geçmeyin.

Hele hele Engellilerle iletişim deyip hiç geçmeyin. Fen bilimleri için matematik neyse, sosyal bilimler içinde iletişim odur. Eğer iletişime vakıf değilseniz sosyal bilimlerin hangi alanıyla ilgilenirseniz ilgilenin, alanınızda yeterince başarılı olamazsınız.

Aynı şekilde, engellilerle iletişim konusunda bilginiz yoksa ki engelli ya da engelli yakını değilseniz ya da Allah vergisi bir dahiliğiniz yoksa kesinlikle bilmiyorsunuz, engellilerle doğru iletişim kuramazsınız.

Engelli arkadaşlar bana hak verecektir, bir görme engelli olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, engellilerin en büyük sorunlarından birisi de karşılaştıkları iletişim facialarıdır.

Evet, engellilerle doğru iletişim toplumun hiçbir kesimi tarafından bilinmiyor. Hem de sokaktan iletişim fakültelerine, siyasetten bürokrasiye, gazetecilerden televizyonculara kadar.

Sokaktan vazgeçtim, en azından bir şekilde iletişim eğitimi almış olan televizyoncular ve gazeteciler, elbette ki iletişim fakülteleri bu işi bilmesi gerekir.

Gerçekten bilmiyorlar mı?

Evet gerçekten bilmiyorlar. Hadi ben olayları anlatayım siz karar verin.


Televizyoncu ve gazeteci Cüneyt Özdemir. 5N1K programına üç görme engelli dernek yöneticisini davet etmiş.

Bütün tartışma programlarında olduğu gibi o programda da ortam ısınmış. Cüneyt Özdemir’in hemde gülerek gösterdiği tepki, siz görme engelliler bile kendi aranızda anlaşamıyorsunuz.

En az iki iletişim hatası.

Birincisi, ayrımcılık, siz engelliler ve biz engelsizler.

İkincisi, engelliler normal değildir. Çünkü benim programımda normal insanlar tartışabilir hatta kavga edebilir fakat engelliler yapamaz.

İnanın o an içimden elime, eski TRT mikrofonlarından birisini alıp Cüneyt Özdemir’in ağzına ağzına vurmak geçti.

Doğrusu ne? Diğer programlarda nasıl konuşulması gerekiliyorsa o şekilde müdahale etmek.

Didem Aslan Yılmaz. Sayın Yılmaz programına aralarında bir görme engelli hukukçu hocamızın da olduğu konuklar davet etmiş.

Didem hanım görme engelli konuğuna söz verirken her seferinde tıpkı gören konuklarına yaptığı gibi, göz göze gelerek soru soruyor.

Kaçınılmaz son, görme engelli hocamız doğal olarak sorunun muhatabı kendisinin olduğunu bilemiyor. Ardından ikinci ve doğru hamle, Didem hanım sorusunu hocamıza ismiyle seslenerek tekrarlıyor.

İki tane de bizzat yaşadığım örnek.

Veyis Ateş'in eğitimindeyiz, eğitim az değil tam altı hafta.

Veyis Ateş yaklaşık 30 kişinin bulunduğu ortamda bütün katılımcılara yaptığı gibi bana da ki görme engelli olduğumu biliyorlar, muhtemelen göz göze gelip eliyle işaret ederek, siz, diyerek söz veriyor.

Doğal olarak o sizin ben olduğumu anlayamıyorum. Ardından, eğitime birlikte katıldığımız ve yanımda oturan kız kardeşimden bu siz sensin uyarısı olarak sol kaburgalarıma keskin bir dirsek.

Sonunda dayanamayıp Veyis Ateş'e, söz verirken herkese hitap ettiğiniz gibi bana da siz şeklinde hitap ediyorsunuz.

Oysa o sizin, ben olduğumu anlayamıyorum. Vallahi dirsek yemekten kaburgalarım morardı, şakayla karışık tepkisini gösterdim.

Sonuç, kendisine özgü kahkahası ve devam eden eğitim de adrese teslim isimle hitap.


Yaşadığım ikinci örnek mezun olduğum İletişim Fakültesinden.

Hocamızın, ismini vermeme hakkımı kullanıyorum. Odasındayız, hocamız iletişim bağlamında alması gereken ne kadar ünvan varsa hepsini almış.

Sağ olsunlar çay ikram ettiler. Hocamızın davranışı ayağa fırlayarak, dur Kazım! Senin şekerlerinin kağıdını ben açayım.

Doğrusu ne?

Eğer yapılamıyacağı konusunda şüphe duyuluyorsa, o zaman yardıma ihtiyaç var mı? Teklifi sunulmalı.

Konu açılmışken bir görme engelli olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a sonsuz teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Şu an Türkiyedeki engelliler 80'li, 90'lı yıllarda Avrupa ülkelerinde olduğunu duyduğumuz, özellikle maddi anlamda bütün imkanlara, hatta daha fazlasına sahip.

Eksikler yok mu? Elbette ki var.

Bilhassa uygulamadan kaynaklı hukuki hakların yeterince kullandırılamaması konusunda.

Her zaman hakettiğimiz görevlere gelebiliyor muyuz?

Hayır gelemiyoruz.

Toplumdaki iletişim eksikliğini ve önyargıyı saymıyorum bile.

Ama çok yol alınmış.

Tekrarlıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımıza sonsuz teşekkürler.

Sonuç olarak başta iletişim eksikliği olmak üzere bir çok sorunla uğraşıyoruz. Peki çözüm ne?

Az ya da çok dindar ama bu ülkenin %99’u Müslüman.

O nedenle buraya 1500 sene öncesinden bir isim (Abdullah İbn Ümmi Mektum) ve Kur'an-ı Kerim'den bir Sure (Abese) bırakayım çözümü siz irdeleyin.

Yorumlar