YAZARLAR

Kanal İstanbul’a İhanet demek ihanettir

Vakit kaybetmeden malum koroda konserine başladı. Kanal İstanbul ihanetmiş, hatta cinayetmiş. Kimse kusura bakmasın ama, bu şarkıların tamamının güfteleri saçmalık ölçüsünde,  besteleri  ihanet makamında.

Kanal İstanbul projesi yine gündemde.

Elbette ki hiç vakit kaybetmeden malum koroda konserine başladı.

Efendim neymiş?

Kanal İstanbul ihanetmiş, hatta cinayetmiş.

Hadi bu koronun bazı şarkılarını sıralayalım.

Çok maliyetliymiş.

Karadeniz’in pisliğini Marmara’ya götürürmüş.

Deprem üretirmiş.

Tarım arazileri ve ağaçlar yok olurmuş.

Deniz canlılarının sonunu getirilmiş.

İstanbul’un nüfusunu kalabalıklaştırırmış.

O kadar hafriyat toprağı ne olacakmış.

Beş yıl boyunca İstanbul atmosferi toza dumana karışacakmış.

Kimse kusura bakmasın ama, bu şarkıların tamamının güfteleri saçmalık ölçüsünde,  besteleri  ihanet makamında.

Gelin birlikte teker teker inceleyelim.

Maliyetli mi?

Evet, fakat aşılamayacak boyutlarda değil.

Söylemiştim, tekrarlıyorum, bu projenin finansmanının yarısı ilk kazma vurulmadan devlet millet işbirliğiyle temin edilebilir.

Geri kalanı da çıkacak hafriyat dan oluşturulacak alanlardan rahatlıkla sağlanabilir.

Karadeniz’in pisliğini Marmara’ya götürülmüş.

Yahu arkadaş, saf mısınız?

İstanbul’un ortasından geçen o boğazın hangi iki denizi birleştirdiğini düşünüyorsunuz?

Zaten on binlerce yıldır Karadeniz’in suları Marmara ile birleşmiyor mu?

Duyan da, on binlerce yıl öncesinde olduğu gibi, Karadeniz gölde, Kanal İstanbul’la deniz haline getirilecek zanneder.

Ayrıca, Karadeniz fosseptik çukuru mu? Marmara Denizi’nin  hayatını bitirsin.

Ben Rizeliyim.

Neredeyse bebekliğimden beri o sularda yüzerim.

İddia ediyorum ki, Karadeniz dünyanın en temiz sularından birisidir.

 

Deprem üretilmiş, el insaf.

Kanal İstanbul projesi bunu nasıl becerecek?

Bir de onu söyleseniz de aydınlansak.

Yoksa derinliğin fay hatlarına kadar İndirileceğini mi düşünüyorsunuz?

Bir kepçe darbesi ardından yedilik deprem he.

Sanırım doğal gaz hattıyla fay hattını karıştırdınız.

Tarım arazileri ve ağaçlar yok olacakmış.

Bakın söylemedi demeyin, sizin bu ağaç sevginiz bir gün beni öldürecek.

Daha geçenlerde  milyonlarca ağaç dikimi kampanyasına burun kıvıranlar sizler değil miydiniz?

O gün bir taneniz bir tane ağaç dikseydi bugün söyleyecek bir sözünüz olurdu.

Tarım arazilerinin %12’si yok olacakmış.

Allah aşkına, İstanbul’un tarım arazilerinin %100’ü ne kadar dır ki, %13’ü İstanbul için kıtlık yaratsın.

İstanbul’un Tarım arazilerinin tamamı nüfusunun bir öğünlük yemeğini karşılayamaz. Tamam biraz abarttım ama, sanırım ne demek istediğim de anlaşıldı.

Deniz canlılarını yok edermiş.

Bunu bir yerden hatırladınız mı?

Mesela İstanbul havaalanından.

Kuşların yolunu kesilmiş.

Şimdi de gariban kuşların kuzeydekileri kuzeyde, güneydekileri de güneyde kaldı, üstelik karşıya da bir türlü geçemiyorlar.

Evet, Kanal İstanbul’un Karadeniz ve Marmara ağızlarında çok kısıtlı olarak deniz canlıları etkilenebilir.

En fazla olacağı budur. O noktalarda, caretta caretta kaplumbağaları yaşamıyor ki.

Deniz canlıları biraz aşağıda ya da biraz yukarıda kendilerine ortam oluşturacaklardır.

İstanbul’un nüfusunu arttıracakmış.

Ne yani, İstanbul için çalışmayı düşünmüyor musunuz?

Çünkü bu eşsiz şehre yapılan her güzel şey İstanbul’u nüfusunu arttırır.

Şehirlerin sultanı  böyle bir şehir.

Doğal odak gibi.

Gelen her ışığı üzerine çeker.

Bence düşünülmesi gerekilen, kalabalık değil kalabalığın nasıl dizayn edileceği olmalı.

Hafriyat toprağı ne olacak?

Bu işi bilen birisi olarak çok net şekilde cevaplayayım.

Projenin finansmanında kullanılacak.

Ayrıntı istiyorsanız, “ Denizi kara, karayı para yapan belediye başkanı rahmetli Ekrem Orhon’u ”  incelemenizi öneririm.

Hafriyat toprağı havayı toz duman edermiş.

Galiba toprağı çöl kumu ile karıştırdınız.

Haa evet yine de bir miktar toz olabilir ama, alınacak önlemler ile ciddi hiçbir problem yaşanmaz.

İşin özeti Kanal İstanbul projesine itiraz etmenin hiçbir mantıklı sebebi yoktur.

Hele hele ihanettir, cinayettir söylemleri, art niyetliliğin şık söylemlerle maskelenmeye çalışılmasından başka bir şey değildir.

 

Peki, olaya bir de öbür tarafından bakalım.

Montrö Sözleşmesinin tarihini çıkış alalım.

Yıl 1936 yani tam 83 yıl önce.O zaman boğazı kullanan gemi sayısı ve boyutları ne kadardı?

Şimdi ne kadar?

İstanbul Boğazı’ndan geçen tehlikeli maddelerin miktarı ne kadardı?

Şimdi ne kadar?

Cevabı biliyorsunuz fakat yine de söyleyeceğim.

Hemen hemen İstanbul’un tamamını yok edebilecek kadar.

Kanal İstanbul projesinin bir çok açıdan avantajları vardır.

İtiraz edenlere konuyu uzatmama adına sadece şu soruyu soracağım.

Denizciler bilir, İstanbul boğazı dünyanın en tehlikeli su yollarından birisidir.

Eğer bir gün, akaryakıtla ya da kimyasal maddeyle dolu bir tanker, İstanbul’un yarısını yok ederse akşam başınızı yastığa nasıl koyacaksınız?

 Elbette ki, omuzlarınızın üzerinde yastığa koyacak bir başınız kalırsa.

Yorumlar