YAZARLAR

Kemal'ler Trablusgarp yolunda

Kendi deyimleriyle, Libya çöllerinde kanını dökmeye  giden Mehmetçiklerden birisi de Mustafa Kemal Atatürk'tü. Başka söylemle, vakit Şeyh'le kaptırılanların Şah'la alınma vakti.

Hani, "Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmemiştir" söylemi vardır ya, şimdi Akdeniz’de hiç olmayan şeyler oluyor. Öyle ki, insana, "Akdeniz Akdeniz olalı böyle sıcak günler görmemiştir"dedirtiyor. 
Yok yok, mevsim ortalamalarının üzerinde devam eden hava sıcaklığından söz etmiyorum. 
Sıcaklığın kaynağı aşağıda.  
Deniz seviyesinin birkaç 1000 metre aşağısında.

Tam yeri değil ama, aklıma gelmişken söyleyeyim. 
İlkokulda az çok harita bilgisi edinmeye başladığım dan itibaren hep şunu düşündüm. 
Hemen sınırlarımızın dışı petrol ve doğal gaz yataklarıyla dolu. 
Neredeyse mezar kazarken petrol çıkıyor. Tamam kabul ediyorum biraz abarttım. Fakat, benim abartım, dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz yataklarının  hemen sınırlarımızın dışından başladığı gerçeğini değiştirmiyor. 
İran öyle, Irak öyle, kısmen Suriye’nin de petrol ve doğalgazı var. 
Şimdi de Doğu Akdeniz. 
Tam burnumuzun dibi. 
Orası da zengin enerji kaynaklarına sahip. 
Zaten Akdeniz’in hiç olmadığı kadar sıcak yapan da, söz konusu enerji yatakları.

Şeyh Sait ayaklanmasını hatırlıyorsunuzdur.    
Sonuçta ne olmuştu? 
İngilizlerin malum ayak oyunlarından birine maruz kalıp Musul'u kaybetmiştik değil mi? 
Peki Musul'un özelliği ne? 
Misakı milli sınırları içerisindeki vatan toprağı olmasının yanı sıra, zengin petrol yataklarına sahip. 
İşte şimdi de aynı Ali Cengiz oyununun 21. yüzyıl versyonu Doğu Akdeniz’de oynanmaya çalışılıyor. 
Yine hedef Türkiye, yine oyun kurucu Batı. 
Ama şimdi durum biraz farklı. 
1925’de Batı Şeyh çekmişti, şimdide Türkiye şah çekiyor. 
Nasıl mı? Anlatayım. 
Batı'nın şeyhini tahmin ettiniz. 
Ya Türkiye’nin şahı ne? 
Elbette ki, hafızamıza kazınmış ismiyle Trablusgarp, şimdiki ismiyle Libya.

İsrail, Mısır, Yunan üçlüsü Kıbrıs Rum kesimini de yanlarına alarak, Doğu Akdenizi parsel parsel sahiplendiler. Türkiye’nin, bizim de Akdenize kilometrelerce kıyımız var, çıkışına verdikleri cevaplar da ilginç. 
Uluslararası hukuk, münhasır ekonomik bölge, anlaşmalar, protokoller vs. Cevabın Türkçesi şu, Doğu Akdeniz’in enerji pastasından size pay yok. 

İki gün önce Sayın Erdoğan'ın Doğu Akdeniz enerji havzasıyla İlgili sürpriz bir çıkışı oldu.  
Sürpriz, Libya ile sessiz sedasız imzalanan anlaşmalar. 
Libya’nın uluslar arası tanınırlığı olan hükümeti ile imzalanan anlaşmaların başlıkları, Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, ve güvenlik ve askeri işbirliğinin genişletilmesi.  

Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması elbette ki enerji yatakları ile ilgili. Yurtdışını bir yana bırakırsak, anlaşmanın bu bölümüne kimsenin itirazı yok. Gönüllerinden itiraz etmek geçse de, itiraz yok. 
Ne diyecekler? 
Herhalde, Kanal İstanbul’da olduğu gibi, bu anlaşma çevreye zararlı iddiasında bulunamazlar. 
Fakat diğeri, yani, Türkiye ile Libya arasındaki askeri işbirliğinin genişletilmesi anlaşması için aynı şey söz konusu değil. 
Neden? 
Çünkü bizimkiler orada malum duruşlarını sergiliyebilmeleri için kendilerince meşru sebepler keşfetmişler. 
Öyle ki, anlaşmaların Türk askerinin Libya’ya gidebileceğini de kapsadığını öğrendiklerinde okkalı cümleler döktürdüler.

Bizim muhalefetin şöyle bir sorunu var. Muhalefetlikle Erdoğan muhalifliğini karıştırıyorlar. 
Hadi, bu konuda ne buyurduklarına bir göz atalım. 
Sayın Kılıçdaroğlu, Libya ile yapılan enerji anlaşmasını destekliyor. 
Fakat, asker gönderme konusunda farklı düşünüyor. 
Sayın Kılıçdaroğlu’nun cümlesi aynen şöyle, "Ne işimiz var Libya’da"
Sayın Kılıçdaroğlu, desteklediğiniz anlaşmanın  hayata geçebilmesi için Libya Hükümeti’nin ayakta kalması gerekmez mi? 
Tabi ki gerekir. 
Ee o zaman ihtiyaç olduğunda da asker göndermek yanlış olmamalı.  
Tıpkı Katar örneğindeki gibi. 
CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın açıklaması daha renkli. 
Sayın Öztrak, sözü Kanal'dan alıp, Tank Palete götürüp, Katar’dan çıkardıktan sonra, Türk askerinin görevinin Türkiye'yi korumak olduğu ve bu nedenle, Mehmetçiğimizin kanının Libya çöllerinde dökülmesine karşı olduklarını açıkladı. 
Faik Öztırağın gözden kaçırdığı iki şey var. 
Birincisi, eğer giderse Mehmetçik Libya’ya vatanı için gidecek. 

İkincisi, kendi deyimleriyle, Libya çöllerinde kanını dökmeye  giden Mehmetçiklerden birisi de Mustafa Kemal Atatürk'tü.

Özetlersek muhalefet yine kaplumbağa taktiği uyguluyor. 
Çekil kabuğuna hayatın kurtulsun. 
Oysa vakit o vakit değil. 
Vakit eğer gerekiyorsa Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları için Libya’da bastırma vakti. 
Başka söylemle, vakit Şeyh'le kaptırılanların Şah'la alınma vakti.

Yorumlar