YAZARLAR

Noel babaları görevlerini dağıtmış.

Başka söylemle gezi olaylarının tadı Erdoğan düşmanlarının damağında kalmış. Öyle ya, demokrasiyle devirmeye güçleri yok. Darbeyle götürmeye cesaretleri kalmamış. Ellerindeki tek umut bağladıkları olay gezi kalkışması. Az kalsın unutuyordum... Sözüm kaos çıkartıp Erdoğan'ı devirmek isteyenlere, aldığım bilgilere göre 15 Temmuz‘un tadı da demokrasi ve Erdoğan dostlarının damağında kalmış.


S-400'ler tespit edebilmiş mi bilmiyorum ama galiba şu kırmızı espaplı, beyaz sakallı, geyiklerin çektiği, kızakla göklerde dolaşan, ho ho ho... Sevimsiz kahkahaları eşliğinde çuvalındaki şeyleri birilerine dağıtan göbekli yaşlı adam Türk semalarındaydı.

Tabii ki bu şaka fakat yılbaşı gecesi birileri mutlaka bizdeki birilerine, sessiz sedasız bir takım emirler dağıtmış olmalı. Aksi halde malum orkestranın malum müzisyenlerinin kulakların aşina olduğu senfonilerini bir şef bagetiyle işaret etmişçesine  aynı anda çalmak nereden akıllarına gelecekti?

Çocuk yaşlarımdan itibaren ciddi bir şekilde medyayı  takip ediyorum. Az değil şöyle böyle 40 yıl. Yılbaşı dendi mi, iki gün öncesi iki gün sonrası, haber akışı dururdu.

Ya 2020?

Adeta kamuoyu açıklama bombardımanına tutulmuş şekilde. Üstelik haberler, söylenenler, yazılanlar öyle ki koçbaşı misali hep aynı noktayı hedef alıyor. Neresi mi bu nokta?

Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Şöyle bir söyleyenlere ve söylenenlere bir bakalım...

Söyleyen kim? CHP’li eski Kültür Bakanı  Fikri Sağlar. Ne söylemiş?

Türbanlı hakim tarafsız olamaz. Türban, parti, başörtüsü farklı...

"Ben başörtüsüne değil türbana karşı çıkıyorum." Nerede söylemiş? Halk TV de.
Söyleyen Kim? Sözcü gazetesi. Ne söylemiş? "Ayasofya’nın Cami hüviyetine geri döndürülmesi felakettir."  Nerede söylemiş? Gazete zannettiği şeysinde manşetten.


Söyleyen Kim? Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ. Ne söylemiş?

"Adnan Menderes 25 Mayıs‘ta Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı." Nerede söylemiş? Cumhuriyet Gazetesi'nde.


Söyleyen kim? Gazeteci Can Ataklı. Ne söylemiş?

"Erdoğan’ın demokratik yollardan gitme ihtimali yok. Darbeyle de gitmesi teknik olarak mümkün değil. Bunun için büyük depremler, halkı hareketlendirecek Türkiye çapında büyük felaketler gerekir."

Şimdi bütün bunların üzerine Boğaziçi Üniversitesi olaylarını ekleyin. Peki neydi Boğaziçi olayları?

Boğaziçi Üniversitesi’nde diğer bazı üniversitelerle birlikte her zaman yapıldığı gibi kesinlikle kanuna uygun olarak rektör atanmış. Ne diyor protestocular? Üniversitemize tepeden atanmış rektör istemiyoruz. Rektör seçimleri üniversite bünyesinde yapılacak demokratik seçimlerle olmalı. Özerk üniversite.

Söyleyenlere tekrar dönersek. Yılların siyasetçisi, laf ustası ve eski bakan Fikri Sağlar söyleyeceği sözlerin nerelere gidebileceğini bilmiyor muydu? Daha önemlisi,  yıllar önce kapatılmış bir konu hakkında durup dururken neden konuşur?

Sözcü Gazetesi, %98 inin Müslüman olduğu bir ülkenin vatandaşlarının en az %90 ının desteklediği Ayasofya’nın Camiye dönüştürülmesine neden hem de manşetten felaket gözüyle bakar?

İlker Başbuğ... Emekli Genelkurmay Başkanı ve yazar. Hem asker hem de yazar olduğuna göre taktik, strateji ve kelimeler üzerindeki hakimiyetini kabul etmek gerekmez mi?

Can Ataklı... Mahallenin delisini oynamaya sığınıp söyleyeceklerini söyleyen muhalif bir gazeteci. Ne söyledigini bilemeyecek kadar saf birisi mi?

Elbette ki değil. İşte size provakasyonun oksijen ve barutu. Geride ne kaldı? Provakasyonu ateşleyecek fitil. O da hazır. Ney mi bu fitil? Tabii ki eğer tutarsa Boğaziçi Üniversitesi protestoları.

Gezi olaylarının gerekçesini bir hatırlayın. Gayet meşru görülebilecek  ağaçların korunması isteği. Şimdi kimse Boğaziçi Üniversitesi olaylarına yanlış istekler diyebilir mi? Hayır diyemez.

Tıpkı samimi olarak dile getirilen, ağaçları kesmeyin, isteğine denilemeyeceği gibi. Lafı yuvarlamadan net olarak söyleyeyim.

Önümüzdeki 60 güne  dikkat. Gezi benzeri bir kalkışmanın planlandığı kanaatindeyim.

Sayın Erdoğan’a en fazla gezi olaylarıyla zorlayabilmişlerdi değil mi?

Başka söylemle gezi olaylarının tadı Erdoğan düşmanlarının damağında kalmış. Öyle ya, demokrasiyle devirmeye güçleri yok. Darbeyle götürmeye cesaretleri kalmamış. Ellerindeki tek umut bağladıkları olay gezi kalkışması.

Az kalsın unutuyordum... Sözüm kaos çıkartıp Erdoğan’ı devirmek isteyenlere, aldığım bilgilere göre 15 Temmuz‘un tadı da demokrasi ve Erdoğan dostlarının damağında kalmış.

Yorumlar 1 Yorum