YAZARLAR

Sayın Kılıçdaroğlu, kul hakkı yiyorsunuz

Sayın Erdoğan sizi ve bir araya getirdiğiniz bütün benzemezleri benzetti. Yine seçim olsun, siz yine aynı şekilde davranın, Erdoğan sizi bütün benzemezlerinizle birlikte yine benzetecek. Bunu nasıl farkedemiyorsunuz?


Tamam, büyük konuşuyormuşum gibi görülebilir ama tekrarlıyorum.

Evet Sayın Kılıçdaroğlu kul hakkı yiyorsunuz.

Sizin kazanmanız için emek harcayanların emeklerini, size ve CHP’ye umut bağlayanların umutlarını boşa çıkartıyorsunuz.

O insanlar neden emek harcıyor? Siz kazanın diye.

O insanlar size neden umut bağlıyor? Siz CHP’nin başındasınız ve her seferinde bu defa kazanacağım diyorsunuz da ondan.

Sonuç ne?

CHP’nin bir numaralı koltuğuna oturdunuz oturalı emekler çöpe umutlar başka bir bahara yollanıyor.

Yazık değil mi onlara? Bu haksızlık değil mi?

Sorumlu siz olduğunuza göre, bu kul hakkı yemek olmuyor mu?

Bu yazıyı kurultay öncesinde yazıcaktım, yazmadım. Kurultayın ardından yazıcaktım, yine yazmadım. Öyle ya insanlar hata yapar, daha sonra hatalarını görür, hatadan dönmek erdemdir der, onlardan vazgeçer ve başarıya ulaşır. Yeminle söylüyorum her şeye rağmen böyle bir umudum vardı.

Vardı dedim çünkü artık yok. Neden mi? Söyleyeyim.

Cumhuriyet Gazetesi'nden İpek Özbey'e röportaj vermişsiniz. Her şeyi konuşmak elbette ki hakkınız fakat röportajınızda öyle isimleri, öyle çağrışımlarla söylediniz ki insan ister istemez o kadar yenilgiden, o kadar başarısızlıktan zerre kadar ders alınmamış şeklinde düşünüyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu'ndan söz ederek diyorsunuz ki, İhsanoğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi Orta Doğu böyle olmazmış. Yani siz hala Ekmeleddin İhsanoğlu kararınızda haklı olduğunuza inanıyorsunuz.

Kaldı ki Sayın İhsanoğlu’nun kampanyası tam bir fiyaskoydu. Ekmeleddin Bey, "Cumhurbaşkanlığı makamı ekmek verme makamı değil" deyip, toplu parlamenter sistemin Başbakan'ına atarken, siz kampanyada "Ekmek için Ekmeleddin" sloganını kullanıyorsunuz.

Alkışlarla protesto videoları... Bu ülkede futbol sahaları hariç, o da Avrupalı oyuncular tarafından getirilmiştir, alkış protesto olarak kabul edilmez. Tam tersine ağırlıklı şekilde övmek, destek vermek amacıyla kullanılır.

Sonuçta ağır bir yenilgi, onu geçtik...

Abdullah Gül... Özetle, umudumuz Gül diyorsunuz. Allah aşkına, Sayın Gül Milletvekilliğinden Cumhurbaşkanlığı'na kadar bütün görevlerini Ak Parti çatısı altında yerine getirmiş bir isim değil mi? Bu süre içerisinde devirmeye çalıştığınız Sayın Erdoğan’la uyum içerisinde çalışmadı mı? Eğer imkan olsaydı yine Ak Parti çatısı altına bir dönem daha Cumhurbaşkanlığı yapma arzusu yok muydu? Bu istek yerine gelseydi Erdoğan‘la uyumlu çalışmaya devam etmeyecek miydi? Yani demem şudur, Sayın Erdoğan’ın bütün doğru ve yanlışlarının altında Sayın Gül’ün de imzası yok mudur? Tıpkı ikinci kez Cumhurbaşkanı yapılsaydı ondan sonra da bütün doğru ve yanlışların altına imza atacağı gibi.

Bunların üzerine siz önce kendinizden ve CHP'den umut kesiyorsunuz, sonra da dostlarınızla birlikte bütün umutlarınızı Abdullah Gül’e bağlıyorsunuz. Bu ilk kez de değil. Ekmeleddin İhsanoğlu olayı da böyle, geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de olay böyle.


İyi de neden?

Siz dahil CHP’nin içerisinde Cumhurbaşkanlığı'na aday olabilecek bir tek isim yok mu? Tamam siz korkuyorsunuz, müsade etseniz en az on tane CHP’li aday çıkacak. Neden onlara imkan tanımıyorsunuz? Sizin planınız şu, bütün benzemezleri bir araya getirip, Ekmeleddin İhsanoğlu çizgisindeki bir ismi, muhtemelen Abdullah Gül’ü, çatı adayı yapıp Erdoğan’ı devirmek.

Eyvallah ama bu tutmadı. Gördünüz, Sayın Erdoğan sizi ve bir araya getirdiğiniz bütün benzemezleri benzetti. Yine seçim olsun, siz yine aynı şekilde davranın, Erdoğan sizi bütün benzemezlerinizle birlikte yine benzetecek. Bunu nasıl farkedemiyorsunuz?

Benim en çok takıldığım nokta, konuşmalarınızda sık sık " 17 senedir ne yaptınız?" Sorusunu yönetmeniz.

Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Erdoğan 17 yıl kazanırken siz ne yaptınız? Daha farklı sorayım, siz neden Erdoğan’ın karşısına çıkamıyorsunuz?

Prensip meselesi demeyin, bunu artık CHPliler bile yutmuyor. Cevabı ben vereyim.

Siz diyorsunuz ki Erdoğan Mercedes,  ben Hacı Murat. Siz diyorsunuz ki Erdoğan Kaplan, ben Kedi. Siz diyorsunuz ki Erdoğan ağır siklet, ben tüy siklet.

Sayın Kılıçdaroğlu, ben de diyorum ki hani ilk kurultayınız da başınızda bir Ecevit şapkası vardı ya, işte o şapkanızı önünüze koyup uzun uzun düşünün.

Ya yanlışlardan vazgeçip doğru yapın ya da doğruları yapabilmeleri için koltuğunuzu gençlere bırakın.

Aksi halde emekler, umutlar tekrardan başka bir bahara ertelenecek ve siz kul hakkı yemeye devam edeceksiniz.

Yorumlar 1 Yorum