YAZARLAR

Taraflar, taraftarlar ve satılmışlar

Satılmışlar... Evet, kelimenin tam anlamıyla satılmıştırlar. Vatan, o neymiş. Millet o da kimmiş. Onur, gurur hak getire. Sıkıştıklarında kaçıp yurt dışına gitmesini biliyorlar.

Az çok tanınan bütün gazeteciler, az çok bilinen bütün gazete yazarları öyle ya da böyle birilerinin veya birşeylerin tarafındadır.

Tarafsızlık mı?

O yalnızca taraf olmayı maskelemek için güzel bir masaldır.
Sözlerim sadece Türkiye için mi?

Hayır, durum bütün dünyada aşağı yukarı böyle.

Fark, ülkelerin gelişmişlikleri ile orantılı olarak geliştirilmiş tarz ve tarzı destekleyen söylemlerde.

Ülkeniz dünya liginde geri sıralarda mı?

O zaman sıfatınız en yalın haliyle kullanılır.

Yağcı, yardakçı vs.

Görevinizi ABD'de ya da Avrupa’da mı yapıyorsunuz?

O vakit işler biraz değişir.

Size dördüncü güç, demokrasi aşığı gibi şık etiketlerle hitap ederler.

Sonuçta yapılanlar değişik mi?

Hayır ya yapanlar, onlar için de aynı cevabı vereceğim.

Belirlediğim sınıflandırmayı biraz açmak istiyorum.

Taraf gazeteciler... Taraflılığı bireyseldir.

Bir ideolojinin, bir partinin veya bir kişinin tarafıdırlar fakat olabildiğince samimi davranırlar.

Bu gruba giren gazeteciler için, aşık ya da platonik aşık diyebiliriz. Mesleklerine, ideolojilerine, siyasi partilerine, destekledikleri liderlere ya da başarıya aşıktırlar.

Platonik dedim, illa da bir karşılık beklemezler.

En kötü huyları elbette ki istisnalar hariç, meslekteki belli bir yıldan sonra kendilerini dev aynasında görmeleridir.

Taraftarlar... Genelde birlikte hareket ederler.

Destekledikleri kesimden direk ya da endirek faydalanmayı hiç ihmal etmezler. Gömlek değiştirir gibi değilse de, dışlandıklarını hissettiklerinde ya da kendilerini sahiplenme potansiyelini gördüklerinde yön değiştirmekten gocunmazlar.

Bu yönleriyle partilerinden kapıdışarı edilmiş siyasetçilere benzerler.

En kötü huyları uzun süre güneş altında kalmadıkları sürece yüzleri hiç kızarmaz.

Satılmışlar... Evet, kelimenin tam anlamıyla satılmıştırlar.

Haşmetli şahsiyetlerine bazı entellektüel adlandırmalar yakıştırsalar da, bu yakıştırma kendilerinden başka hiç kimse tarafından samimiyetle benimsenmez.

Vatan, o neymiş.

Millet o da kimmiş.

Onur, gurur hak getire.

En kötü huyları? Huylarının tamamı. Ama yinede, bazıları kötünün iyisi huylara sahiptirler.

Bu huylarını merak edenler olabilir. Onlar için söyleyeyim.

Sıkıştıklarında kaçıp yurt dışına gitmesini biliyorlar.

Şimdi bu konu nereden çıktı diyeceksiniz.

Bizim ülkemizde gündem hiçbir zaman sakin olmaz.

Hele bu aralar hareketlilik zirve yapmış durumda.

Özellikle böyle dumanlı havalarda medyanın kurtları, en ılımlı söylemimdir, fırsat kollarlar.

Amaç ne?

Cafcaflı cümlelerle çaktırmadan algı oluşturmak.

Örnek mi?

Tabii ki başta Fatih Portakal.

Bir süredir devam eden geçtiğimiz günlerde de tavan yapan tarafsız gazeteci kisvesi altındaki algı operasyonları hukuka tosladı.

Ve beklenen son.

Özellikle sosyal medyada boy boy, Fatih Portakal yalnız değildir paylaşımları. Evet onlara ben de katılıyorum.

Maalesef bu ülkede Fatih Portakallar yalnız değildir.

Benim sözüm Fatih Portakal ve Fatih Portakal gibi davranan zevata.

Bir gün gelecek belki bu millet kendisini boy aynasında gören tarafları hatırlamayacak.

Belkide basit menfaatler karşılığında zikzak çizen taraftarları da hatırlamayacak fakat, sizleri hiç aklından çıkarmayacak.

Yorumlar