YAZARLAR

Vaat edilmiş topraklar, sıcak denizler ve İdlib

Türkiye’nin Suriye’de işi ne, sorusuna geri dönersek, o coğrafya istese de istemese de Türkiye’nin kendi işi.  Yahudi denince aklıma çok şey ama, özellikle üç şey geliyor. Dindarlık, sabır ve para.

Genelde belgesel filmlerde olur.

Küçük bir kuş görürsünüz.

Kamera kuştan uzaklaştığında kuşun bir dalda, sonrasında büyükçe bir ağaçta en sonunda da kocaman ormanın içerisinde olduğunu anlarsınız.

Günün konusu İdlip’de öyle.

Önce düğümlenmiş lokal çatışma noktaları, ardından bütün Suriye ve nihayetinde de tarihi emeller hatta bazılarının kendilerine göre varoluş sebepleri.

Rusların sıcak denizlere inme idealleri.

İlkokuldan itibaren tarih kitaplarımızda yazar.

Her ne hikmetse tarih kitaplarımızda kendisine yer bulamasa da Yahudilerin, vaat edilmiş topraklar, inançları da çoğu kimse tarafından bilinir.

 İşte Suriye toprakları da bu iki tarihsel özlemin ortak alanı durumunda.

Başka söylemle, Suriye coğrafyası büyük resimdeki figürlerin daha çok yer kaplama çabalarının görünür olduğu alan.

2011 yılında gidilip İdlib’e bakıldığında, o bölgenin Suriye sorununun başladığı nokta olduğu fark edilir.

Boyutlarını bilemem ama, sanırım yangın, en azından bir süre için, başladığı yerde yanmaya devam ederek sona erecek.

 Türkiye’nin Suriye’de işi ne?

Sıkça sorulan bir soru.

Bu soruyu soranlara ben de derim ki, ya omurilik soğanınızla düşünüyorsunuz ya da art niyetlisiniz.

Bakın, Yahudilerin kutsal kitaplarında kendilerine vaat edildiğine inandıkları topraklar uluorta Suriye coğrafyası.

 Sadece orası mı? Hayır.

Türkiye, Irak ve Ürdün’ünde bir bölümü.

Rusya’ya en yakın sıcak denize kıyı topraklar neresi...

Türkiye’nin güney kıyısını işgal etmeye gözleri kesmeyeceğine göre, orası da Suriye toprakları.

Türkiye’nin Suriye’de işi ne, sorusuna geri dönersek, o coğrafya istese de istemese de Türkiye’nin kendi işi. 

Hadi soruyu şöyle değiştireyim.

Türkiye, yanı başında kendi sınırlarının içerisini de hedefleyen bir Yahudi devleti kurma çalışmaları varken ve dünyanın en büyük askeri güçlerinden Rusya, burnunun dibinde kalıcı olarak yerleşmeye kalkmışken, bana ne, benim sınırlarım burada bitiyor deyip rahatça oturabilir mi?

Elbette ki kocaman bir hayır.

Peki, Türkiye şimdi ne yapmalı?

Türkiye’nin başvurabileceği taktikleri sınırlı olsa da yine de seçeneklere sahip.

Fakat, izlemesi gerektiği strateji bana göre neresinden bakarsanız bakın sadece bir tane.(Buraya tekrar döneceğim.)

Yahudi denince aklıma çok şey ama, özellikle üç şey geliyor.

Dindarlık, sabır ve para.

Dindarlık, 2500 yıldır kutsal kitaplarında ki vaat edilmiş toprakların peşinden koşuyorlar.

Sabır, bu koşuyu 2500 yıldır Israrla sürdürüyorlar.

Para, o kadar çok paraları var ki, bu paraları 2500 yıllık amaçları için harcamaktan hiç çekilmiyorlar.

Rusların sıcak denize inme idealleri, Yahudilerin vaat edilmiş topraklar ideallerine göre çok daha genç ama, Ruslar için olmazsa olmaz.

Üstelik kendileri açısından tarihi de bir fırsat yakalamışlar.

Şimdi Türkiye’nin taktikleri ve stratejisine dönersek, izlenecek süreç, stratejik hedefe giderken uzun bir süre daha denge politikası çerçevesinde taktiksel davranışlar sergilemek.

Bu taktiklerde ortak, zaman zaman yerel aktörlerden, zaman zaman ise, küresel güçlerden seçilmeli.

Biliyorsunuz fakat, yinede tekrarlayayım.

Küresel güçlerin birisi, Rusya diğeri ise, İsrail’in isminin geçtiği yerde onun adını kullanmaya gerek olmadığını düşündüğümden, ABD.

Ya, bir tane olduğunu iddia ettiğim Türkiye’nin stratejisi...

Elbette ki elden geldiği ölçüde ülkenin çıkarlarını koruyarak, uzun vadede Ruslarla işbirliği.

Ruslarla işbirliği Türkiye için avantajlı mı? Evet.

Tamamda mevcut şartlar altında artık Ruslarla işbirliği mümkün mü?

Buna da evet diyeceğim.

 Açıklamaya çalışayım...

Rusların sıcak deniz özlemleri ancak bölünmemiş bir Suriye’de giderilebilir.

Yani, gerçekleşmemiş bir vaat edilmiş topraklar durumunda.

Rusların petrolü çok, toprakları da.

Fakat, sıcak denizlere açılan limanları yok.

Bu nedenle Suriye’de kendilerini rahat hissetmeleri onlar için yeterli olacak.

Bu rahatlık da ancak ve ancak uzun vadede Türkiye ile işbirliği ile gerçekleşebilir.

İdlib üzerinden yaşananlar ise, asla iplerin kopmasına gitmeyecek bir restleşme.

Özet söylemle,  İsrail’in etkisi altında bölünmüş bir Suriye ne Rusya’nın işine gelir,  ne de Türkiye’nin.

Kanımca en önemli soru şu.

İsrail ABD ikilisi, tarihi vaat edilmiş topraklar inançlarını Türkiye ile Rusya’nın işbirliğine kurban ederler mi?

Elbette ki hiçte etmek istemezler.

Ama, güçlü Rusya Türkiye işbirliği karşısında yapacakları çok şey de yok.

Çünkü, para her sorunu çözmüyor.

Çünkü, savaş herkesin göze alabileceği bir tercih değil.

O halde ellerinde tek şey kalıyor.

Yahudiler 2500 yıldır bekleyip de günümüzde ulaştıklarını zannettikleri baharlarını yaşamak için başka bir baharı  bekleyecekler.

Yorumlar