YAZARLAR

Vallahi kanal paralarını ödemem ha

Faik Öztrak yalnızca ekonomi konuşsun. Yok vazgeçtim ekonomide konuşmasın. Daha iyisi bir süre partisine susarak hizmet etsin. Bizi yaprakların yerine yosunlar alkışlıyor.

Şener Şen’in sever misiniz?

Eminim ki sevmeyen yoktur.

Büyük ihtimalle, “ Züğürt Ağa” filmini de hatırlamayan yoktur.

Elbette ki, o filmde sık sık kullanılan, “vallaha sataram köyü ha...”  repliğini de anımsıyorsunuzdur.

Nereden mi çıktı bu?

Tabii ki CHP’nin geldiği son durumdan.

 Bence Faik Öztrak yalnızca ekonomi konuşsun.

Yok vazgeçtim ekonomide konuşmasın.

Daha iyisi bir süre partisine susarak hizmet etsin.

Neden mi?

Çünkü, son günlerde her konuşuşunda partisini batırıyor.

En son kanal İstanbul’la ilgili laflar sarf etti.

 Ne dedi? Mealen anlatayım.

Diyor ki Sayın Öztrak, kanal İstanbul’u yapacak müteahhitler, oraya kredi sağlayacak firmalar, sakın bu işe girmeyin.

Biz iktidara geleceğiz ve İktidara geldiğimizde işi durdururuz, paralarınızı ödemeyiz. 

Yani tehdit.

Yani, tükenmişliğin karaya vurduğu nokta.

Sayın Öztrak öncelikle şunu söyleyeyim.

Bu zihniyete sahip olduğunuz sürece siz ancak, Sayın Erdoğan’ın ve Ak Parti'nin sizden kötü konuştuğu, sizden kötü yaptığı durumda iktidara gelme ihtimaliniz söz konusu olabilir. 

Velev ki iktidara geldiniz, buda yetmez.

İktidar olduğunuzda süreci, bakın biz böyle söylemiştik, demeniz değil, hukuk belirler.

 Gelelim tehdit sözlerinize.

Bir insan neden tehdit eder? 

Elbette ki elinde hiçbir çare kalmadığını düşündüğünde.

Bu sözler CHP’nin Kanal İstanbul konusundaki çaresizliğinin belgesidir.

Bakın, ilgisi yok gibi gözükebilir ama, kadın cinayetleri de tehditle başlıyor.

Başka hiçbir şey yapamayan, zayıflığının zirveye ulaştığı erkek önce karısını tehdit ediyor, sonra da öldürmeye kalkıyor.

Yani benim demem şudur.

CHP, çaresiz ve şiddet uygulamayı deniyor.

Nasıl bir şiddet, şeklinde soru yöneltebilirsiniz.

O zaman ben de cevaplayayım.  

Siyasi şiddet, ekonomik şiddet.

Yaşananlara bakıldığında CHP’nin elinde son bir koz daha kaldığı görülüyor.

Ne mi? Söyleyeyim.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun ve Sayın İmamoğlu’nun ortaklaşa bir, Kanal İstanbul temel atmama töreni, düzenlemesi.

Peki orada ne söyleyecekler?

 Bu seferde bizi yaprakların yerine yosunlar alkışlıyor.

 

 

Sorularla dolu konut vergisi

Son zamanlarda TBMM’den öyle kanunlar geçebiliyor ki, siyaset ya da hukuk okuyan ikinci sınıf öğrencilerine sorsanız onay vermezler.

Termik santralleri filtre zorunluluğunu getiren düzenlemenin ertelenmesi ile ilgili  kanunu Sayın Cumhurbaşkanı veto etmişti.

Ardından, çakar kanunu olarak bilinen kanun.

Şimdi de değerli konut vergisi.

Diğerleri bir yana, değerli konut vergisi bu haliyle çok baş ağrıtacağa benziyor.

Bakın ben vergi alınmasın demiyorum.

Hatta ekliyorum, ülkemizde vergi kanunları acilen baştan aşağı yenilenmeli. 

Söz konusu kanunla ilgili söylemem şudur. 

Bu kanun hem siyaseten hem hukuken doğru temellere oturtulamamış. 

Bir kere amaç tam yerini bulmamış.

Değeri 5 milyon TL’nın üzerindeki konuttan  vergimi almak istiyorsunuz?

Tamam amaç bu ama, şöyle boşluklarda yok mu?

Öyle bir konuta sahip değilim fakat, sahip olduğumu düşünelim.   

Ben 5 milyon’luk bir adet konutun için vergi verirken, 2 milyonluk 10 konutu olan bir başkası bu vergiyi ödemeyecek.

Aynı şekilde, 5 milyon ’TL  ya da daha fazla değeri olan ticari alan sahibi birileri de söz konusu vergi ödemeyecekler.

Adaletsizlik bir yana, mevcut kanun mükellefleri hile yoluna başvurmaya sevk etmeyecek mi?

Bunu geçtim.

Konutumun değerini kim ne şekilde belirleyecek?

Basında yer aldığı kadarıyla söylüyorum, masa başı değer tespitleri gerçeği ne kadar yansıtacak?

Şöyle düşünün, benim evim dedemden kalmış ve hiçbir tadilat yapmadım.

 Oysa komşum konutunu İtalya’dan getirdiği mermerlerle döşetmiş.

Masa başındaki adam bunu nereden bilecek?

 150.000 kişiden söz ediliyor.

Bu ev sahiplerinin neredeyse tamamı yargıya başvurmayacak mı?

Bence yargıya gidecekler.

Sonuçta, sadece yanlış düzenlemelerden dolayı yargının üzerine 150.000 dosyayı yüklemek ne kadar mantıklı?

Tamam, bazı istisnalar var fakat, değerli evi olupta, yeterince geliri olmayanlar nasıl vergi ödeyecekler?

En kötüsü de ne biliyor musunuz?

Değerli konut vergisi bu haliyle CHP zihniyetinin 1942 yılında çıkarttığı varlık vergisini hatırlatıyor.

Yorumlar 2 Yorum