YAZARLAR

Vurun Cengiz Holding'e...

Cengiz Holding bir Anadolu başarı hikayesi iken.... Cumhuriyet tarihi boyunca, hatta kökenleri daha öncelere dayanan bir çok aile, ülkenin iliğini kemiğini sömürmüşken onlara laf yok fakat Cengiz Holding en ağır eleştirilere, en ağır hakaretlere maruz kalıyor.

Cengiz biraderleri tam tamına 29 yıldır takip ediyorum. Nohut oda bakla sofa misali küçük bir ofisten bugünkü koskocaman Cengiz Holding'e...

Aslında tam bir başarı hikayesi ama başarıya giden yol tek ayak üzerinde sıçrayarak katedilmiş. Bu nedenle Cumhuriyet tarihi boyunca, hatta kökenleri daha öncelere dayanan bir çok aile, ülkenin iliğini kemiğini sömürmüşken onlara laf yok fakat Cengiz Holding en ağır eleştirilere, en ağır hakaretlere maruz kalıyor.

Öncelikle aileyi nereden tanıdığımı açıklayayım. Yok öyle derinden bir tanıma değil. Yalnızca en son karşılaşmanın üzerinden 27 yıl geçen, tesadüflerin getirdiği, naber kardeş, merhaba abi,  tanışıklığı.

Tanışıklık memleketten, yani ben de onlar da Rizeli. Yıl 1991 o zamanlar Atatürk Caddesi'nde bir doktor muayenehanesi kadar küçük ofisleri vardı. Cengiz kardeşlerin muhasebesini tutan muhasebe ofisinde çalışan üniversitede birlikte okuduğumuz arkadaşımla zaman zaman yanlarına giderdik. Ofis ortamında ilk dikkatimi çeken Mehmet Cengiz ne kadar konuşkan ne kadar hareketli ise, Ekrem Cengiz'de tam tersine sessiz ve sakin olduğuydu.

Bir de şu an ismini hatırlayamadım bizimle yaşıt kardeşleri vardı. Evet, Mehmet Cengiz gerçekten iletişimi üst düzey seviyelerde olan bir insandı. Birebir ilişkileri mükemmeldi.

Ofis ortamında aklıma kalan birkaç hatırlanan... Mehmet Cengiz her gittiğimizde  iki şey yapardı. Birincisi, okumanın ne kadar iyi bir şey olduğu, bu nedenle derslerimize çok dikkat etmemiz gerektiği konusunda uyarılar, diğeri ısrarla yemek ısmarlama isteği.

Ya firma büyüklüğü? O da ofisle orantılı. Yanlış hatırlamıyorsam bir kamyon ve eski bir iş makinesinden oluşan birkaç parçalık makine parkı. Rize çevresinde küçük hafriyat  ve inşaat işleri yapan firma dağılan Sovyet Cumhuriyetler'inde de bazı benzer işlerle uğraşıyordu.

Özellikle hızlı yükselişini fark ettikten sonra hafızamda perçinlenen bir olayı da anlatmak istiyorum.

Benim açımdan yine tesadüfi ziyaretlerden birisi. Mehmet Cengiz ofisin ortasında neredeyse atlayıp zıplıyor. Ne olduğunu sordum. Verilen cevap "büyük bir iş aldık." Büyük denilen iş, birkaç kilometrelik köy yolunu betonlama ihalesi kazanılmış. Hani şu bildiğimiz 3 metre genişliğindeki Karadeniz'in köy yollarından.

Ardından doksanlı yılların ortalarında alınan Karadeniz sahil yolu ihaleleri ve nihayetinde bugünkü devasa Cengiz Holding.

Neden bu kadar teferruatlı anlattım? İstedim ki aileyi ve firmayı biraz tanıyın. Çünkü kanımca aile ve firma kamuoyundaki kötü algının büyük bölümünü hak etmiyor. Yani aile ortalama bir Karadeniz ailesi, firma küçük yerel bir firmadan Türkiye’nin en büyükleri arasına girebilmiş bir holding.

Başka söylemle, Cengiz Holding bir Anadolu başarı hikayesi olarak sunulabilecekken, Türkiye’nin en çok konuşulan, en çok eleştirilen hatta en çok hakaret edilen, belkide en çok haksız muameleye maruz bırakılan firması haline getirilmiş.

Başarıya giden yol tek ayak üzerinde sıçrayarak kat edilmiş dedim ya... Şimdi ona açıklık getireceğim.

Size Sabancı ailesi desem ne hatırlarsınız?  Rahmetli Sakıp Sabancı'nın televizyon ekranlarındaki o güzel Kayseri şivesiyle yaptığı konuşmaları değil mi? Koç ailesi, sosyal projelere verilen destekler ve kamu yararı güden vakıflar vs. bu listeyi uzatmak mümkün.

Yani büyümenin iletişim ayağının en güzel kullanılmış hali. İletişimciler "algı gerçektir" derler. İşte Cengiz Holding de bugüne kadar iletişim bağlamında yaptıklarıyla ya da yapmadıklarıyla iletişimcilerin bu deyiminin kurbanı oldu.

Geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün ulusal kanallarda dönmeye başlayan bir reklamla karşılaştık. Cengiz Holding’in 40. yılıyla ilgili bir reklam.

Son kıyamette ondan koptu zaten. 40 yıl neredeyse hiçbir iletişim faaliyeti yapma, ardından devasa bir iletişim faaliyeti ile iletişimin gözünü çıkart. Evet deyimin tam anlamıyla durum öyle.

İletişim fakültesi ikinci sınıfta okuyan bir öğrenciye yaptırsalardı herhalde daha kötü olamazdı. Yok yok, reklam içerik anlamında öyle felaket değil. Bana göre sempatik de ama Cengiz Holding’in üzerine oturmamış.

Diğer söylemle, şişman bir adama enine çizgili kıyafet giymeyi önermek misali. Reklama dönersek, ağaç metaforu yanlıştı. Hele hele, meyve veren ağaç taşlanır söylemi suçlayıcı bir ifade içeriyor.

Reklamın Cengiz İnşaat bağlamında tek olumlu mesajı o güzel şivesiyle konuşan Karadenizli amca.

Özetlemek gerekirse, ortalama bir Türk ailesinin küçük inşaat şirketi Türkiye’nin en büyük holdinglerinin arasına girmiş. Bana göre bu devasa sıçrama bir başarı hikayesi olarak aktarılabilecekken, büyümenin iletişim ayağı ihmal edilmiş ve şu an yaşananlarla karşı karşıya kalınmış.

Daha kötüsü, durup durup devasa bir iletişim çalışması başlatılmış fakat bu da firmanın üzerinde doğru durmamış. Yani iletişimsizlikten yanlış iletişime evrilen bir yol ve beklenilen olumlu getirilerin tersine iletişim kazasına uğranılmış.

Benim firmaya önerim, hiçbir şey için geç değildir. Sıfırdan başlatılacak  ve birkaç koldan devam ettirilecek geniş bir iletişim çalışması firmayı algı anlamında da doğru yere getirecektir.

Peki aksi halde... O zaman, vurun abalıyaya, devam.

Yorumlar 3 Yorum