YAZARLAR

Yahu, Biden’ın hiç mi pozitif tarafı yok?

ABD’nin seçilmiş başkanı görünen Biden, eğer Amerika’nın yemin etmiş başkanı olarak göreve başlarsa,Türk-Amerikan ilişkileri geriye yönelik üç başkan zamanındaki ilişkilerin ortalamasından daha kötü olmayacak. Biden yalnızca Amerika’nın en yaşlı başkanı olmayacak, bunun yanı sıra Türkiye’den iki kez özür dilemiş tek ABD Başkanı sıfatını da taşıyacak.


Varlıklı bir iş adamı yurt dışından dönüyormuş. Kendisini havaalanında karşılayan şoförüne klasik sorusunu sormuş;

- Evde ne var ne yok?
Şoför: Efendim köpeğiniz karabaş öldü.

İş adamı: Yok ya, araba mı çarptı?
Şoför: Havuzda boğuldu efendim.

İş adamı: Nasıl olur? Ama biz Kış'ın havuzda su tutmuyoruz ki.
Şoför: Annenizin cenazesinde şık görünsün diye havuzu doldurmuştuk.
İş adamı: Aman Allah'ım, annem öldü mü?

Şoför: Evet efendim eşinizi, aynı zamanda ortağınız olan sevgilisiyle yatak odanızda yakalayınca kalbi dayanamadı.
İş adamı: Ne diyorsun sen! Eşim beni aldatıyor muymuş? Hem de ortağımla he! Be uğursuz adam, söyleyebileceğin hiç pozitif bir şey yok mu?
Şoför: Olmaz mı efendim, Kovid-19 testi yaptırmıştınız ya sonuç geldi, pozitif çıkmış.


ABD’nin yeni başkanının Biden olacağı anlaşılınca, en azından şu an öyle gözüküyor, bizdeki Biden'e (Baydın'a) bayılanlar en yüksek perdeden konuşmaya başladılar.

Biden'den icazet himmet edenler yeni başkanın Türkiye’ye bakışını öyle anlatıyorlar ki, benim de ister istemez aklıma okuduğunuz fıkra geldi.

Öncelikle Biden’e bayılanlara iki şey söylemek istiyorum.

Birincisi, Türkiye muz tüketiminin %70 ini ithal ediyor. Yani Türkiye muz cumhuriyeti değil.

İkincisi, Biden Türkiye’ye yönelik üçüncü özürünü siz muhalefetten dileyebilir. Hani Beyaz Saray'a o gelirse, Erdoğan’ı devirip sizi iktidar yapacaktı ya, işte o konuda.

ABD - Türkiye ilişkilerini çok rahatlıkla zorunluluk karşısında yapılmış mantık evliliğine benzetebiliriz. Aşk olmasına gerek yok. Kaldı ki, Amerika ile Türkiye arasında, Özal’ın, Amerika Başkanı Bush'a, "Dostum President Bush" dediği günlerde bile aşk yoktu. Daha da önemlisi, devletler arasında, "ya benimsin ya toprağın" benzeri kayıtsız şartsız aşk yaşanmaz. 

Hatırlayın, bugün başarılarıyla başarımızmış gibi mutlu olduğumuz, "iki devlet bir millet," dediğimiz Azerbaycan'la dahi Türkiye’nin Ermeni açılımı nedeniyle neredeyse ipler kopuyordu. Yani demem şudur, aşktan yoksun, birbirine mecbur Türk-Amerikan ilişkileri, ABD Başkanının partisine, ismine bakmaksızın devam etmek zorundadır.

Olay, fil de gelse böyle, eşek de gelse böyle.

Bizdeki Biden’e (Baydın'a) bayılanların şöyle bir tezatları da var.

Biden, NATO cuymuş ama Türkiye'ye de gününü gösterecekmiş. İyi de, Türkiye NATO’nun en eski ve en güçlü üyelerinden birisi değil mi?

Eeee... Beyefendi hem NATO’yu yüceltirken hem de Türkiye’ye nasıl gününü gösterecek? Biden İran'la nükleer kısıtlama anlaşmasını yenileyecekmiş, bununla birlikte Türkiye’yi ekonomik olarak çökertecekmiş.

Tamam da, Türkiye ezelinden beri İran'la yapılan, sonra da iptal edilen nükleer kısıtlama anlaşmasını  desteklememiş miydi. Böyle bir anlaşmanın yenilenmesi durumunda Orta Doğu’da istikrar artmayacak mı? İstikrar artışı Türkiye’yi olumlu yönde etkilemeyecek mi?

Biden hem İsrail’e daha mesafeliymiş hem de Türkiye’nin başını ezecekmiş.  Tekrardan aynı soru, ikisi birlikte nasıl olacak?

Daha kötü  İsrail Amerikan ilişkileri Türkiye’nin işine yarayan bir şey değil mi?  Velhasılı bizim Biden'e (Baydın'a)  baygınlarımız kendilerine sallanan mavi boncuğun ağızlarını sulandırmasının verdiği heyecanla saçmalayıp duruyorlar.

Sonuç olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim. ABD’nin seçilmiş başkanı görünen Biden, eğer Amerika’nın yemin etmiş başkanı olarak göreve başlarsa,

Türk-Amerikan ilişkileri geriye yönelik üç başkan zamanındaki ilişkilerin ortalamasından daha kötü olmayacak.

Ayrıca dikkatinizi çekmek istediğim bir konu daha var. Biden yalnızca Amerika’nın en yaşlı başkanı olmayacak, bunun yanı sıra Türkiye’den iki kez özür dilemiş tek ABD Başkanı sıfatını da taşıyacak.

Yorumlar