YAZARLAR

Yeter ki içimizdeki İrlandalılar rahat dursun

Batılılar Türkiyeyi tek bir şartla çatıları altına alırlar. "Türkiye o evin uşağı olmayı kabul ederse." Çünkü onlar Türkiye’ye baktıklarında kendilerine dünyayı dar eden Osmanlıyı, Selçukluyu ve binlerce yıllık Türk tarihini görüyorlar.


Bugün Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Batı'nın Doğu Akdeniz’de yapmaya çalıştıklarını gerektiği kadar anlamlandıramıyorsak, bunun sorumlusu kendi memleketine Fransız kalmış içimizdeki İrlandalılardır.

Bu malum zevat, bilerek yada eziklik psikolojisi sonucu, bilmeden yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla, bizi bizden uzaklaştırdıkları gibi Batıyı da Türkiye’ye yaklaştıramadılar.

Başka söylemle, sistem bize bizi yanlış anlattığı gibi, Batıyı da doğru tanımamıza müsade etmedi.

Mustafa Denizli’yi hatırlamayan okurum yoktur. Kendileri ülkemizin gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörleri arasındadır. 1999’da İrlanda maçının ardından müthiş bir röportaj verdi.

Sayın Denizli röportajın bir bölümünde aynen şöyle diyor:

"İrlanda‘yı yendik ama önemli olan içimizdeki İrlandalıları yenmek."

Evet bizim içimizde maalesef İrlanda’nın nüfusundan daha çok İrlandalılar var ve bu İrlandalılar kervanların önündeki eşek gibi, Batı'nın önüne kattığı Yunanistan’ın ve dolayısıyla da "Batı'nın dümen suyunda kulaç atıyorlar."

İlkokuldan itibaren Cumhuriyet öncesi için bize öğretilen bir BİZ var. Bu öyle bir biz ki, o biz de BİZ yokuz.

Başkenti işgal altındaki ülkenin hainlik yapma özgürlüğü bile olmayan padişahı Vahdettin, vatan haini ilan edildi. İttihat ve Terakkinin yönetimi sırasındaki yılların padişahı Mehmet Reşat'a laf yok fakat onun öncesindeki Osmanlı’yı 33 yıl yöneten Abdulhamit’in ne şarapçılığı kaldı, ne baskıcılığı nede vatan hainliği.

Ya daha öncekileri? Onlar hain filan değil, sadece başarısız, işi gücü eğlenmek olan padişahlar.

Şamar gibi yüzlerine çarpan tarihin gerçeklerinden utanmasalar Yavuzu da Fatihi de, Kanuniyi de vasatlıkla etiketleyecekler.

Peki Batı Osmanlı’ya nasıl bakıyor?

Kitap kurdu okurlarım bana hak vereceklerdir. 1800'lü yıllarda yazılmış Fransız, İngiliz, Rus hatta Amerikan romanlarına göz atın. Konusu Osmanlıyla hiçbir ilgisi olmayan, aşk romanlarında dahi yer yer Osmanlı’dan, Türklerden söz eden cümlelere rastlarsınız.

Korkuyla karışık gıpta içeren bu kelime öbekleri, tek başına Batılıların Osmanlı’ya ve Türklere bakış açılarını ortaya koymak için yeterli.

Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçti. O savaşın merkezinde olan topraklar tam 100 yıl sonra yeniden hareketli. Başka bir çok şeyle birlikte bu hareketliliğin öznesini Akdeniz enerji kaynakları oluşturuyor.

100 yıl öncesiyle benzerlik sadece bu kadar mı? Hayır değil.

Bir asır öncesindeki savaşta Batı kervanının öne sürdüğü eşek yine aynı eşek. Şöyle bir bakalım Yunanistan ne diyor? "Doğu Akdeniz enerjisi benim. Hatta, hakkım olsada benim olmasa da benim, orada ne işiniz var..."

Türkiye değil Libya’ya gitmek ismini bile ağzına alamaz... Ege de zaten hiçbir hakkınız yok...
Elbetteki batı kervanıda Yunanistan’la aynı çizgide. Yani 100 yıl önce Osmanlı’ya nasıl bakıyorsalar bugün de Türkiye’ye aynı şekilde bakıyorlar.

Memleketine Fransız kalmış içimizdeki İrlandalılar 100 yıldır bir şarkı tutturdular. "Türkiye Batı ailesinin parçasıdır."

Gerçekte var mı böyle bir şey? Tabii ki yok. Öyle ya, Madem bu ailenin parçasıyız, AB üyeliği için neden 60 yıldır kapının hemen dışında bekletiliyoruz.

Yada şöyle sorayım, Batılılar en haklı olduğumuz konularda bile neden bizi desteklemelerinden vazgeçtim, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda bile göz göre göre iki yüzlü davranıyorlar?

Cevabını ben vereyim.

Batılılar Türkiyeyi tek bir şartla çatıları altına alırlar. Ne mi o şart?

"Türkiye o evin uşağı olmayı kabul ederse." Çünkü onlar Türkiye’ye baktıklarında kendilerine dünyayı dar eden Osmanlıyı, Selçukluyu ve binlerce yıllık Türk tarihini görüyorlar.

Çünkü onları genetik hafızaları rahatsız ediyor. Tam da bu nedenle Türkiye’nin hakkı olan Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarından faydalanmasını istemiyorlar.

Sözüm Mustafa Denizli’nin içimizdeki İrlandalılarına.

100 yıldır Batı dediniz ya, 100 yıldır Batılılaşıyoruz dediniz ya, işte gördünüz tam 100 yıldır siz hem kendinizi hem de bu milleti kandırmışsınız.

Keşke kopyala yapıştır Batılı olmak yerine Batı'nın teknolojisine, sanayisine sahip olmayı tercih etseydiniz.

Sonuç ne ?

100 yıldır Batı'nın kervanı aynı. 100 yıldır Batı’nın eşeği aynı. 100 yıldır bizdeki İrlandalılar aynı.

Yani, Şair Ümit Yaşar Oğuzcan‘ın, "Milyon Kere Ayten" şiirinde, "İki kere iki dört elde var Ayten" dediği gibi;

İki kere iki dört elde var HAYAL KIRIKLIĞI.

Yorumlar 2 Yorum